BIST 9.548
DOLAR 32,51
EURO 34,57
ALTIN 2.497,93

Bilim/sanat kurumları isimlerinde de anlaşamıyoruz!…

Üniversitelerde, alan terminolojisinde birleşmek gerek…

KONSERVATUAR SANATÇI ÖĞRETİM ELEMANLARI (TİP SÖZLEŞME) ARALIK 2017 TEŞVİKLERİNİ HALA ALAMADILAR. ŞAKA DEĞİL!... 

GÜNCEL/GERÇEK SANATÇILAR: Daha önce de;  “makam davetlerine hep aynı popüler kişilerin çağrılmasından sanat dünyasının kırıldığını, kendilerini bir kenara atılmış hissettiklerini” yazmıştım…Bir şey değişmedi. Popüler kültür, gerçek kültürü, muhafazakar, milliyetçi,maneviyatçı AK Parti’ye rağmen yeniyor… Cumhurbaşkanımız, Hatay sınırına, Cumhurbaşkanı uçağıyla  gidip –maddi sıkıntıları var demek ki!- Mehmetçik’le buluşan sanatçılara şöyle demiş: “Dünyanın hiçbir yerinde ülkesinden ve milletinden kopuk sanatçılar göremezsiniz. Sizler buradaki dik duruşunuzla gerçek sanatçılar olduğunuzu gösterdiniz.” İyi ama bu tür makam davetleri  almayan/çağrılmayan Devlet sanatçıları/Orkestra, Koro şefleri/Solistleri, Konservatuar Sanatçıları/Aşıklar/Ödül sahipleri ve besteciler de  var. Onlar gerçek sanatçı değil mi? Onlar; ülkesinden ve milletinden kopuk mu? Mesela, bir aşık sazı ile gelseydi, Tatlıses’in uydurma türküsü sözleri  mi, yoksa Aşığın söyleyeceği dizeler mi önem kazanırdı?!...Maalesef, -istenmeden söylenmiş olsa da-  ülke kültürüne/sanatına  hizmet edenler olarak, kendimizi yanlız hissettik ve yine üzgünüz!…

Bu arada yazıyı yayına verirken bir haber daha düştü…CHP Genel Başkanı K.Kılıçdaroğlu, Hatay’a giden  isimlere vermiş veriştirmiş;  “…Afrin'de 52 şehidimiz var. Yüzlerce yaralımız var. 52 şehidimizin daha kanı kurumadı. Toplanmışlar bir grup güruh, davul, zurna, klarnet, şarkılar, türküler. Ben merak ediyorum bu rezil adamlar ve onları oraya götüren adam, sen sen, eğer yüreğin yetiyorsa bir Afrin şehidinin evinin bulunduğu sokaktan geç bir de Yaylalar türküsünü söyle bakalım, gücün yetiyorsa ve ahlak kaldıysa." (Basından/03.04.2018) Güruh, rezil adamlar v.b. sözleri kabul etmek mümkün değil…Giden bir çok isim arkadaşımız, alanının çok iyileri, bu toplumda -beğenin/beğenmeyin- karşılıkları var…Siz, toplumdan oy almış Genel Başkan olarak, çok dikkatli  kelimeler kullanmalısınız...Biz, eleştirilerde dahi güzel Türkçe kullanılmasını önceliyoruz.

Bugün rahmetli A.Türkeş'in ölüm yıldönümü...Ama, garip bir şey oldu; "Devlet Bahçeli, A.Türkeş'in Anıt  Mezarı'na İyi Partililerin alınmaması için emir/talimat verdi" (Basından) Liderlerden olgunluk bekliyor, bu habere yorum yapmakta zorlanıyoruz!....

Üniversitelerimiz….

 Ülkemizde çoğalma, her zaman doğru netice vermiyor. 193 üniversite oldu, ama yapılanma sorunları hala devam ediyor. (Başbakan sırada 10 tane daha olduğunu açıkladı) Resmi Gazete’yi günlük takip ediyoruz. Her gün, arkası olan birileri bir yerlere atanıyor, görevden alınıyor, takip etmek çok zor... Bırakın üst makamları, AK Parti ve CHP’de İl/ilçe başkanlarında dahi hemşerilik/adamcılık v.b. kol geziyor. Bir isim söylüyorsunuz, “o ….adamı, sırtı sağlam” deniyor. Liyakat mı? Gerek  var mı ki?!...

Özellikle sanat alanında; “sen bu alanda liyakat sahibisin, çalışıyorsun, bu işleri beceriyorsun, gel birlikte çalışalım v.b.” makam/yetkili yok maalesef…  Üniversite yönetimleri de  aynı anlayışta...Her idareci; kendine biat edenlerden/ses çıkarmayanlardan  bir kurul/grup/ekip  oluşturuyor ve yoluna devam ediyor…Anlatılıyor;

Bir bağlama sanatçımız, konservatuar toplantısında idareciye demiş ki; “hocam, sürekli konserler yapıyor, yurt içi/dışı geziyorsunuz. Kendinize göre bir kadro oluşturdunuz, bizi çağırmıyor, davet etmiyorsunuz. Biz çalamıyor muyuz” demiş. Öğrencisi de olan, ama şimdi Prof. olan idarecinin cevabı şu olmuş; “Hocam, senin yabancı dilin var mı?” Sanki bağlamayı İngilizce çalıyorlar!...  Başka bir arkadaş, aynı mealde, başka bir idareci Prof.’a sormuş; “Niye biz yokuz, çalamıyor muyuz/söyleyemiyor muyuz?” Öğrencisi de olan o Prof.un cevabı şu olmuş; “Siz yaşlısınız!”  Sanat kurumlarına unvan geldi, önce; sanat, sonra; tecrübe/ saygınlık/hocalık/büyüklük/bilgi v.b. gitti… Maalesef, yüz kızarması da yok artık...

Anadolu Ün. olay, hepimiz üzdü, ama açıklamalara baktığınızda, olay “geliyorum” demiş. Katil, önüne geleni şikayet edip, mağdur ettiği gibi, kişileri tehdit ederek ‘bir şarjöre bakar’ diyormuş, ama idareciler –kendilerine karşı algıladıkları için-  şahısla ilgili dilekçeleri kulak arkası yapmışlar ve işleme koymamışlar. Çok acı değil mi?!..

Etik olmayan akademisyenleri bir çok kişi bildiriyor, ama sonuç alınamıyor, üstelik şikayet edilen kişi taltif edilebiliyor. Başımdan geçen önemli bir olayı, daha önce yazmıştım. Sonuç: bir çok  çalışması  “etik” olmayan, konservatuara müdür olamadı diye şahsımı  -boş iddialarla-  suçlayan, kul hakkımı helal etmediğim kişi, bir birime müdür yapılmıştı…Şimdi de anısına beste 10.000 TL lik beste yarışması düzenleniyor. Hey gidi dünya hey!....

R.G. takip ediyoruz; sürekli Fakülteler/Merkezler/Enstitüler kuruluyor, adı değiştiriliyor,  kapatılıyor…Hala; “standardı neden bulamıyoruz” diye düşünmeden edemiyoruz. Oysa, o kadar çok uyarılar  yapılıyor ki? Ama, makama gelen uyarıları dikkate almıyor. Tıpkı, Y.Doç.liği kaldır(a)mayan yasa gibi...

Bir yazımda “bir konuya”  dikkat çekmiş; “Rektör./Rektör Yard. danışmanlıklarına (Özellerde ve Vakıf Ün. de yok), Araştırma Merkezleri’ne karşı olduğumu; çalışmayan, sadece oy verenlere/yandaşlara makam vermek için kurulan merkezlerin kurulmamasını veya işlevsiz merkezlerin acilen kapatılması gerektiğini”  yazmıştım..Bugünde aynı fikirdeyim. 

Resmi Gazete’deki  karara göre (05.03.2018 tarih/2018/11483 sayılı kararname), şimdi de;  Enstitüler kaldırılıp, Lisansüstü Programlar Enstitüsü’ne geçme durumu var gibi!... Gerekçe ne bilmiyoruz!...Ne kadar sürer bilmiyoruz!..

Bakınız son yıllarda; Mimarlık, Tasarım ve Güzel Sanatlar Fakültesi çoğalmaya başladı. Mimarlık-Tasarım- Güzel sanatların bir araya getirilmesi gerekçesi de bilinmiyor!...

Çünkü, eğitimde hala arayıştayız…

Dünyadaki; denenmiş/iyi eğitim modellerini almak istemiyor, yeniden yaratmaya çalışıyoruz…

Son yıllarda; Mimarlık, Tasarım ve Güzel Sanatlar Fakültesi çoğalmaya başladı. Mimarlık-Tasarım- Güzel Sanatların bir araya getirilmesi gerekçesi de bilinmiyor!...

PARANTEZ: Biz, yıllardan beri; Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi’nin doğru isimlendirme/yapılandırma olduğunu –Müzik ve Sahne Sanatları Üniversitesi’nde olması gerektiği  gibi- savunmaktayız…

Yukarıdaki karar doğru ise, bu defa –aynı R.G.de- Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fak. adı, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi olarak değiştirilmiş.

Anlayamıyoruz!..

Bu kararlar; bilimsel/sanatsal bir veri sonucu mu alınıyor?

Güzel Sanatlar Fakülteleri  ne olacak?

 Ya da bu isimde yapılanma yanlış mı?

Hangisi doğru ve bu tenakuzlu değişliklilere kim  karar veriyor?!..

Kurum adları  terminolojisinde neden   birleşemiyoruz?

Örnek bir eğitim anlayışındayız vesselam!...