Başbakan'ı yuhalarsan...
Başbakan'ın tokat attığı iddia edilen Somalı genç, önce provokatör ilan edildi. Sonra gay oldu ve en sonunda provokasyona uğrayan bir mağdur.
Hesaplı hesapsız yalanların çöreklendiği bir kentte, yüreği
kederden yanmış insanlara biraz huzur vermek çoğuna fazla
geldi.
Acıdan siyaset devşirmek en iyi bildiği şeydi bazılarının...
Ve devşirilen ne varsa köpürtmek medyanın asli vazifesiydi.
Herkes üstüne düşen tüm kusurları, kusursuzca yerine getirdi.
Rakamlara hapsedilmiş acılara şahit yazdılar hepimizi.
Ve şahit olduk, bize gösterilen kadarına...
Yerde yatan adama tekmeleri savuran müşavir, ayağı incindiği
için 7 gün rapor aldı. Allah'tan kafa
atmamış...
**
Başbakan'ın tokat attığı iddia edilen Somalı
genç, önce provokatör ilan edildi. Sonra gay oldu ve en
sonunda provokasyona uğrayan bir mağdur.
Meğer "Başbakan'ı yuhalarsan tokatı yersin" hikayeymiş.
Başbakan'ı yuhalarsan, o da gelir seni korumalarından
kurtarırmış. Bunu öğrendik...
**
Biri çıktı "bunlar zamanında AK Parti'ye oy verdi,
müstehaktır" dedi. Diğeri çıktı " bunlara şehit
diyorlar, ne şehit ne gazi bunlar niyazi" dedi.
3 kuruş ekmek parası için madende ölmeyi göze alan insan AK
Parti'ye oy verdiyse müstehaktır diyebilen bir zihniyetin,
sırf iktidar çevresi ölen işçilere "şehit" dedi diye
"niyazi" güzellemesiyle karşılık veren aynı zihniyetle
soslandığını gördük.
**
Maden kazasının ardından günlerce ortaya çıkmayan maden sahibi
ortaya çıktı hem de basının önüne. Akıllardaki sorular tek
tek sorulacak ve olay aydınlatılacaktı ki...
Nerdeyse 2 saat süren basın toplantısında gazeteciler soru
yerine hesap sormaya kalkınca, maden sahibi topu işletme müdürü ve
insan kaynakları direktörüne atınca bir de araya bıçkın PR'cı
dalınca olan oldu.
Madencilerin canları bu kez de Türk basın tarihinin en enteresan
(burada yazar fiyasko demek istiyor) basın
toplantısının gölgesi altında kaldı.
**
Bakan istifa etsin diye haykıranlara inat, Bakanı kahraman ilan
etmek için kullanılan en sağlam argüman " Necip Fazıl
Kısakürek'in 3 yıl çaycılığını yapmış" olmasıydı
kimilerine göre. İyi çay demleyen adamdan zarar gelmez diye
düşündüler demek ki...
Oysa facianın başından beri devlet adına en sağlam duran ve olması
gerekeni yapan belki de tek isimdi zaten Taner
Yıldız. Çay servisine gerek yoktu hacılar...
**
Taziye ve destek amacıyla Soma'ya giden cübbeli,
sarıklı amcalar için "Cübbeli sarıklı adamlar Soma
sokaklarında rahat rahat geziyor, avukatlar gözaltında."
karşılaştırmasını yapabilen üstün zekalı dahiler de çıktı
arada.
Her zerreyi sembolize etmede sınırsız bir güce sahip olan
memleketim insanı, sakala sarığa hala takık vaziyette.
**
Soma'da yaşanan acıyı paylaşmak için sosyal medyada
orasına burasına #SOMA yazarak garip garip pozlarla
fotoğraflar paylaşan ergenler de gördük misal.
Ekseriyetle yas tutmayı bilmeyen bir milletiz, amenna. Ve fakat
paylaşımlar gösterdi ki; ergenlerimiz bu yas olayına hiç
girmesin mümkünse...
**
Ergenlerimiz böyle de büyükleri farklı mı sanki?
Spor programına başında baret, suratında siyah boya,
madenci anması yapmaya çalışmış da olayı direk taca atmış
gibi duran ünlü simalarımızdan hiç bahsetmesek sanki daha iyi.
**
Dini bir televizyon kanalının ölen işçilerimiz için SMS'le Fatiha toplaması da apayrı bir hezeyandı. Facebook sayfanıza gönül rahatlığıyla "Dini ticarete alet etmek deyince Kayserili zekasını sollayacak en az 1 milyon kişi bulabilirim" yazabilirsiniz.
Velhasılı kelam neresinden tutsan elinde kalıyor.
Bütün bu garabetler, acıya karşı toplumsal olarak gösterdiğimiz
tepkilerin birer fotoğrafı aslında. Ölüm acısının bile
artık bizi birleştirmekten çok uzak olduğu bir kez daha
tescillendi.
Yalan yanlış haberlerle ve saçma sapan tavırlarla
Soma iliğine kadar sömürülürken bize oturup
izlemek düşüyor.
Yine de izlerken bile nerede durduğumuz o kadar önemli ki...
Onurlu ve vicdanlı bir yerde durmak, tüm insanlığı değil
belki ama kendi insanlığımızı kurtarır.