BIST 9.048
DOLAR 32,32
EURO 35,13
ALTIN 2.294,97

Azmış bir kavimden barış bekleyemezsiniz!

Tarih sayfalarının hiç bir satırında azmış, sapmış hiç bir topluluk, hiç bir kavim için başarıya ulaştığı yazılmamış.. Hepsi eninde sonunda helak olmuş, belasını bulmuş..

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bugün yüreğimize kor ateş gibi düşen 8 askerimizin şehit edilmesinden sonra açıklama yapıyor.

Açıklama özetle şöyle: "Hem sayıları fazlaydı, hem de silahlıydılar!"

Yapmayın be!

Biz de o yaratıkların sapanla veya çoban değneğiyle dolaştıklarını sanıyorduk! Şerefsizler 30 yıldır çiçek atıyorlardı oysa!.

Bugün niye silaha sarıldılar ki..

Ben şahsen çok şaşırdım yani!

Hani bu sözleri İdris Naim Şahin söylese gaf der geçeriz de, Türkiye'nin en güçlü hatiplerinden biri olan Bülent Arınç söyleyince bir başka ağır geliyor.

İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler. İnsanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar.

Bugün böyle bir gün işte..

8 askerin şehit düşmesiyle can evinizden vurulursunuz. Bir de Türkiye Cumhuriyeti'nin en kalburüstü bakanı bir cümlesiyle sizi adeta ense kökünüzden vurur.

Size hangisi daha ağır geldi?

PKK'nın kurşunu mu?

Yoksa bakan beyin sözleri mi?


****

15 Temmuz 2011 tarihinde, yani 11 ay önce bir yazı yazmıştım yine buradan. Tekrara girecek ama izin verirseniz bugün o yazının bir bölümünü tekrar dikkatlerinize sunmak istiyorum..

ÇAĞIMIZIN AZMIŞ KAVMİ

Tarih sayfalarının hiç bir satırında azmış, sapmış hiç bir topluluk, hiç bir kavim için başarıya ulaştığı yazılmamış.. Hepsi eninde sonunda helak olmuş, belasını bulmuş..

Hazreti Lut Peygamber, Hazreti İbrahim'e komşu bir kavmin başına elçi olarak gönderildiğinde o kavmin sapkınlıkta sınır tanımadığını görmüş ve uyarmıştı.. O güne dek dünya üzerinde görülmemiş bir sapıklığa imza atan bu kavim Lut Peygamber'i ve ilahi uyarıları reddetmiş aynı yolda ilerleme kararı almıştı.. Bunun sonucunda da kavim, korkunç bir felaketle helak edildi.. Bugün İsrail Ürdün sınırına gidenler, bu helakın kalıntılarına tüm çıplaklığı ile şehadet edebiliyor..

Nuh peygamber de kavmini zorbalıklara, cinayetlere, sapıklıklara karşı uyaranlardan ve sözünü dinletemeyenlerdendi.. Bugün onların sonu kutsal kitabımızda tüm ayrıntılarıyla anlatılıyor..

Ebrehenin 60 bin kişilik ordusu da Kabe'yi yıkmak amacıyla kutsal topraklara ayak bastığında inanç adına tüm ümitlerin son bulduğu an geldi denilmişti.. Tam o esnada gökyüzünde, Yemen taraflarında kapkara bir karartı, deniz üzerinden giderek yaklaşan bir karartı farkedildi.. Dehşetle açılan gözler, sapsarı kesilen yüzlerle izlenen bir karartı..

Kulakları sağır eden bir ses "Dayanabilecekseniz bakın" diyordu.. Arş-ı Ala'dan Ebabiller yağıyordu o sırada.. O güne kadar yer yüzünde hiç görülmemiş kuşlar, irili ufaklı, bölük bölük, fırka fırka geliyordu..

Gagalarında ve ayaklarında taşlar pişirilmiş çamurdan.. ve alınlarında bir yazı:

EL KAHHAR...

Sadece azap için yaratılmıştı bu kuşlar..

O azap başladığında Ebrehe ve Ordusu başlarına yağan sicim gibi taşların tepelerinden girip topuklarından çıkmasıyla helak oldular..

Tarih sayfalarında yer alan helak hikayelerinden birinin kalıntısı da mucizevi bir şekilde günümüze kadar gelmiştir..

Firavundan bahsediyorum..

Allah'a iman etmeyen, ülkesini, insanını seven herkese zulmeden Firavun, Hazreti Musa'yı ve kavmini yok etmek için peşlerine düştüğünde bir denizin en dibine uğurlandı ilahi bir kudret tarafından.. O ilahi kudreti son anında farkedip secdeye gitse ve iman etse de, helak olmaktan kurtulamadı.. Cesedi bugün ibret olarak bir müzede sergileniyor..

Yaşanan terör olaylarını gördükçe, duydukça günümüzün son azmış, sapmış topluluğunun ülkemde, yanıbaşımda olduğu hissine vardım..

Dağdakilere bakarsak...

Allah'ın en önemli emirlerinden biri olan Namaz'la alay etmek, onu bir dalga konusu haline getirmek bir sapkınlık, bir sapıklık değil de nedir?

Sonrasında "Bizim imamımız da farklı olsun" diyerek eli kanlı bir başka caniyi imam olarak ön safa sürüp onun arkasından rükuya ve secdeye kapanmak sapıklık, sapkınlık değil de nedir?

Bir ülke kurma ve tozpembe hayallerle gencecik kızları da kandırıp dağlara çıkarmak, ırzına geçip hamile bıraktıktan sonra "Gerilla yasasında hamile kalmak yasaktır" diyerek katletmek bir sapkınlık değil de nedir?

Allah'ın en büyük emirlerinden biri olan, "Öldürme, katletme" emrini hiçe sayarak masum çocukları katletmek daha sonra da kalkıp alçakça, "Biz de çok üzüldük. Bu kan dursun ama dilimizi konuşturmuyorsunuz ki kardeşim"  demek bir sapıklık değil de nedir?

Şehirdekilere bakacak olursak...

"Biraz daha kan lazım, elimizi güçlendirmemiz ve dediklerimizi kabul ettirmemiz için bize biraz daha kan ve ceset lazım" diyenlerin hali sapıklık, alçaklık değil de nedir?

Sırf  İmralı'da yatan "Modern çağın Ebrehe'si veya Firavun'u" bulunduğu kodesten çıksın diye mücadele veren, bu konuda Kürtleri bile kurban edenlerin hali ahvali namussuzluk değil de nedir?


*****

Dedim ya bu yazının üzerinden 11 ay geçti. Büyük tepkiler aldım. "Sen Kürtler'e azmış kavim dedin. Seni aşağılık kürt düşmanı" diyenler oldu.

"Yüreğimizdeki niyeti Allah biliyor. Türkiye sevdalısı gerçek Kürtler bu oyunlara gelmez, boşuna havlamayın" diyerek o yazının arkasında durdum.

Tıpkı bugün durduğum gibi...

Hep söylüyorum.

Düşmanın bile şereflisi vardır.

Savaşların da bir onuru vardır.

Çatışmaların da bir haysiyeti vardır.

Türkiye'ye kaybettiren de işte bu erdemlerdir..

Anne karnındaki 6 aylık çocuktan vatan toprağı isteyenlerde, savunmasız kadını bombayla havaya uçurunlarda namus, haysiyet bulamazsınız.

Kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp bir ABD'ye, bir Suriye'ye, bir Irak'a kaçan kancıkta şerefin kırıntısını dahi bulamazsınız..

Barış isteyen Leyla Zana"ya sert çıkıp, "Leyla'yı leyla yapan Mecnundur Leyla.." diyen Selahattin Demirtaş'ın bu sözleri neden söylediğini şimdi daha iyi anladınız mı?

"Bizi biz yapan kandır, terördür.. Bizi biz yapan PKK'dır.. O barış olursa bu şartlarda biz de yok oluruz Leyla.." dediğine şimdi inandınız mı?

"Öcalan'a ev hapsini konuşabiliriz" diyerek, "sahte barış söylemlerine" inanarak "Çağın azmış kavmi" karşında "Aman dileyen devlet" konumuna düştüğümüzü hissettiniz mi?

O zaman...

Sevgili Nesrin Yılmaz'ın dediği gibi..

verilecek bir cevap var..

"Herkese anlayacağı dilden cevap vereceğiz" diyen Başbakan'ın sözüne inançla..

Buyrunuz, meydan sizin!