BIST 9.693
DOLAR 32,58
EURO 34,80
ALTIN 2.513,73

Aziz Yıldırım kaybetti Başbakan kazandı

her şey; en geç bu sezonun sonunda kazanılan ya da kaybedilen şampiyonluk sonrası daha netleşmiş olacaktır.

 

Aziz Yıldırım ile Başbakan Erdoğan’ın aralarının iyi olmadığı malumdur.

 

Nedenini, nasılını bilmem ama bana göre; bu süreç içinde kutuplaşma olması ve Başbakan’ın siyasi arenada alternatifsiz olması; Aziz Yıldırım’ı ya da onun etrafındakileri farklı oluşumlar konusunda heveslendirmiş gibiydi.

 

Ki hatırlarsanız; Aziz Yıldırım’ın cezaevinden çıktıktan sonra evini ziyaret eden Ertuğrul Özkök ile yaptığı sohbette; “sonuna kadar mücadele edeceğini” söylediğini Özkök’ün köşesinde okumuştuk.

 

Mücadelenin kimlere karşı olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Belli ki yazılmayacağına inanıldığı için dost ortamında açıkça söylenenlerdi.

 

Bilindiği gibi Aziz yıldırım; Fenerbahçe camiasının kendisine destek olmak için yılmadan nasıl bütünleştiğini cezaevindeyken bizzat yaşadı.

 

Her mahkeme haftası karar açıklanana kadar Fenerbahçe sevdalıları; Çağlayan adliyesine gelerek başkanlarına sahip çıkmışlardı.

 

Öyle ya da böyle milyonlar arkasında yerini almıştı.

Ama o bunu kendine yordu.

Başkanlığına değil…

Aziz Yıldırım’ın ilk yanlışı buydu.

 

Evet, bu destek yabana atılır, göz ardı edilir bir şey değildi.

Aziz yıldırım da bunu göz ardı etmeyerek daha aktif hale getirmek, belki de siyasi anlamda kullanmak istiyordu.

Ki zaten “kafamda projeler var” diyerek bunu kısmen kamuoyuna da duyurmuştu.

 

Farklı bir bakış açısından bakılırsa; yaklaşık yirmi milyon taraftarı olduğu iddia edilen bir güç, yine yaklaşık yirmi bir milyon oyla iktidar olan bir partiye karşı ciddi bir rakip olabilirdi.

Mevcut muhalefeti bile kıskandıracak bir rakip üstelik.

 

Ayrıca yapılmış bulunan bazı anketlere göre Fenerbahçelilerin yüzde 46,5’inin iktidara oy verdiğini göz ardı etmez isek; iktidar için olası bir oy kaybının olabileceği de aşikârdır.

 

Yani Aziz Yıldırım; Fenerbahçe’nin gücünü siyasi arenaya bu nedenlerle çekebilmeyi hayal etmiş olabilirdi.

Bu hayalin fiiliyata dökülmesi aşamalarını belki yaşayabilirdik; tabi Sayın Yıldırım taşları yerinde ve zamanında oynatabilseydi.

 

Bu hayal yolunda en büyük yanlışı ise Alex’e sahip çıkmaması ve onu Fenerbahçe’den kovarcasına göndermesi oldu.

 

Çünkü Alex; Fenerbahçe taraftarının gönlünde yerini almıştı.

Üstelik parasıyla değil, attığı golleriyle…

Üstüne adam gibi duruşu ile…

 

Fenerbahçe taraftarlarının başkanlarına sahip çıkarken ortaya koydukları gönül birlikteliğinden doğan gücü kullanmak isterken, o gönülleri kırmak; yapılacak en büyük hataydı ve Aziz Yıldırım; kaptanı göndermekle bu hatayı yaptı.

 

Onun bu hatası; doğal olarak Başbakan’ın şike davası nedeniyle arası açıldığı düşünülen Fenerbahçe taraftarları ile arasını düzeltme sürecini başlattı.

 

Ve Başbakan da fırsatı kaçırmayıp; hemen Alex’e, bir anlamda da Fenerbahçe taraftarının gönlüne sahip çıktı.

 

Bu; Başbakan’ın Fenerbahçe camiasının içindeki olası kırgın yüreklerle bir anlamda barışmasıydı.

Ve bence Başbakan bunu çok akıllıca bir yaklaşımla başardı.

 

O yüzden bence Alex; Türk siyasetinde görünmeyen, görülmediği içinde önemsenmeyen kırılma noktalarından birisi olmuştur.

 

Eğer Alex; Fenerbahçe’de kalsaydı ve Sayın Yıldırım kaptan ile el ele olsaydı; Sayın Başbakan; bir kısım Fenerbahçeliler nezdinde bu kadar rahat olamayabilirdi.

 

Çünkü sırf bu kırgınlık nedeniyle bile olsa; olası cumhurbaşkanlığı seçiminde halkın karşısında zorlanabilirdi.

 

Oysa şimdi Aziz Yıldırım’ın yaptığı hata; onu tedirgin eden bir problemden kolayca kurtardı. En azından şimdilik öyle görünüyor.

 

Ve inanıyorum ki bu konuda farklı bir gelişme olmaz ise Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Başbakan’ın Alex ile olan samimi resimlerini çok sık göreceğiz.

 

Velhasıl Başbakan’ın Alex’in yine gelebileceğini söyleyerek verdiği mesaj; doğrudan Fenerbahçe taraftarınadır.

 

Yani sonuç olarak hayaller yerlerini gerçeklere bırakırken, kazanan yine Başbakan oldu.

Tabi yine bence…

 

Zaten o yüzden de karşı hamle olarak; Başbakan’ın Alex’i sahiplenmesi sonrası başlayan ve şimdilerde hızla devam eden ve muhtemelen de edecek olan Alex’i kötüleme kampanyalarının da bir anlamı vardır.

 

Sanırım böylece kaybedilen ya da kaybedilmek üzere olan hayaller tekrar kazanılmak isteniyor.

 

Tabi bu anlamdaki her şey; en geç bu sezonun sonunda kazanılan ya da kaybedilen şampiyonluk sonrası daha netleşmiş olacaktır.

 

Yani bazıları işte o zaman “ya tamam, ya devam” diyeceklerdir.

 

Biz de bu komplo teorisi benzeri teorimin doğruluğunu o zaman görmüş olacağız.

Az sabır yani…