Aynalara dair
Ayna; bir yüzü latif diğer yüzü kesif bir alettir. Bir tarafı ışığı yansıtır. Diğer tarafı birşey yansıtmaz gibi dursa da, aslında arka yüzü de karanlığı yansıtmaktadır.
Bir dostu, Yusuf Peygamber'e bir ayna hediye etti ve ona dedi
ki; "sana en güzel hediyeyi vermeyi istedim; madem bu
dünyada senden daha güzeli yoktur, sana baktığında en güzeli
görebileceğin bir ayna getirdim"
Ayna; bir yüzü latif diğer yüzü kesif bir alettir. Bir tarafı
ışığı yansıtır. Diğer tarafı birşey yansıtmaz gibi dursa da,
aslında arka yüzü de karanlığı yansıtmaktadır.
Mümin müminin aynasıdır..
Mümin bir insan, mümin kardeşine, bu aynanın latif yüzünden
baktığında gördüğü güzellik ve ışık kendisidir, kesif tarafından
gördüğü karanlık da yine kendine aittir. Bu yüzden güzellik
"çok görecelidir". Yine aynı sebeple, Efendimiz
Aleyhisselam'a aynanın latif yüzünden bakan Nabi merhum, ona
meftundu, ayağını Medine cihetine uzatana bile tahammülü yoktu..
Çünkü Nabi'ye bahşedilen ilahi aşkın en parlak yansımasıydı Allah
Resulü.. Bir diğeri ise Medine cihetine baktı ve hakaret etti.
Çünkü onun, aynanın kesif tarafına çevirdiği kendi yüzü
karanlıktı.. Gerçekte Rasulullah'ın kim ve nasıl olduğu ise,
Allah'ın ona olan sevgisiyle muteberdi; gelmiş geçmiş insanlar
içinde bu kadarını yansıtmaya muktedir olacak kimse
çıkmayacaktı..
Necip Fazıl'a "Aynalar bakmayın yüzüme dik dik, işte
yakalandık kelepçelendik" dedirten, aynada yansıyan
"vicdandı"..
Nef'i merhumun; "Hem kadeh, hem bade hem bir şuh sakidir
gönül" demesi de benzer manayı ortaya koyar. Aşığa
sarhoşluğu veren kadeh de bade de sevgili de sevgi de kendisidir
aslında..
Kainat aynasında görünenler, insanlardan bize yansıyan şeyler..
O aynaya baş gözü değil, gönül gözü ile bakan, idrak eden, hakikati
gören, nefsinin haddini bilene ne mutlu..
..ve ne acıdır, en parlak en latif aynalarda; Allah dostlarında, manevi mekanlarda çirkinlikler görmek, üstelik bu gördüğü karanlığı gizleyip utanmak yerine yazıp çizmek, kalemi kağıdı kirletmek nasıl bir zavallılıktır..