BIST 9.087
DOLAR 32,37
EURO 34,98
ALTIN 2.326,13

Artık makam sahibisin; liyakata önem ver, sorumlu/saygılı/birleştirici/paylaşımcı/erdemli ol!...

Erdemli insan, işini; iyi, mükemmel, eksiksiz, başarılı bir şekilde yapandır.

BUGÜN, NEVRUZ..NEVRUZ:YENİ GÜN, YENİ, BAŞLANGIÇ,YENİ BAHAR, BARIŞ, GÜZELLİK DEMEKTİR. UZUN KIŞ MEVSİMİNDEN SONRA UYANIŞ, BAHAR'A GİRİŞ DEMEKTİR.KUTLU OLSUN...

GÜNCEL/MEB: MİLLİ Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından ‘Öğretmen Performans Değerlendirme ve Aday Öğretmenlik İş ve İşlemleri Yönetmelik Taslağı’, görüş almak için YÖK aracılığıyla eğitim fakültelerine gönderildi. Taslağa göre öğretmene iki aşamalı not süreci getirilmesi öngörülüyor. Bunlar taslakta ‘Performans Değerlendirme’ ve ‘Öğretmenlik Mesleği Yeterlilik Sınavı’ olarak sıralanıyor. Öğretmenin performans notunun ilkokuldan liseye tüm kademelerde okul müdürleri, veliler, öğrenciler, zümre öğretmenleri ve aynı okuldaki diğer meslektaşlarının ve kendisinin değerlendirmesine göre verilmesi düşünülüyor.” (Basından) Alın size bir tartışma konusu daha!...

Sorumlu/saygılı/birleştirici/paylaşımcı/erdemli  olmak…

Makam sahibi olmak, zor bir iş ama, ülkemizde çok zor değil!…

Ortama göre vaziyet aldın mı, liyakat falan boş işler,  işi bitirmek çok kolay!…

Son yıllarda ise; namaz kılma, sakal, baş örtme v.b. geçerli oluyor. Ve, maalesef; bunları yapan,  itikatsız/imansız cambazlar ortaya çıktı ve yine  -maalesef-  kazanıyorlar…

Yazılarımızda;  doğruluktan, etiklikten uzaklaşılmamasını salık veriyoruz. Ama; bir kulaktan giriyor, diğer kulaktan çıkıyor!...

Makam sahibi olmak çok zordur; sorumluluk, saygınlık, çalışmak v.b. ister.

CHP Genel Başkanı, geçen gün; “siyaset yüzünden ailemden oldum” v.b. bir söz söyledi. Ve eleştiri aldı; çünkü kimse kimseye “ille kal, sensiz olmuyor, sen gideren ülke/parti/kurum  batar v.b.” demiyor.

Çünkü makamlar; mutlaka birileri tarafından doldurulur, eksik kalmaz. O nedenle, kişilerin kendilerini “bulunmaz” olarak görmesi, makamlarının “binyıl süreceğini zannetmesi”; “kişilik bozukluğu”  ve  “zaaflıktır” diye düşünüyoruz.

Her makamın; “büyüklüğü”ne göre, zorluğu/külfeti/sorumluluğu vardır. Bu şuurda olan insanlar, işi; iyi, mükemmel, eksiksiz, başarılı bir şekilde yaparlar.

Bunun için; sadece  halka karşı sorumluluk duymak yetmez, Allah’a karşı da sorumluluk duymak gereklidir...Tabii, Allah’a inancı varsa…

Çünkü İslam inancına göre; Allah her şeyi görmektedir ve insanlar vakti gelince, O’nun huzurunda hesaba çekileceklerdir.

Makamda olan kişi, emri altındakilerin; her türlü probleminden haberdar olmak, sıkıntılarıyla ilgilenmek, dertlerini çözmekle mükelleftir.

“Vurdumduymazlık, görmezden gelme, mobbing, soruşturma açma, haksızlık etme, haksızlıklara ses çıkarmama v.b.”  o makamın hakkını verememek olduğu gibi, büyük bir vebaldir.

Yaşlıların çok kullandığı bir cümle vardır; “yaşlılık birden bire geldi, hiç anlayamadım.” Oysa; bir çok alamet verilmiştir ama,  kimse üstüne almaz...Makamda da öyle; mutlaka birileri uyarmıştır, yazı yazmıştır, dilekçe sunmuştur, söylemiştir…Ama, dar bir kadro kurup, kendini başarılı görüp; eleştirenleri düşman kabul edenler, elbette sonunu düşünemez, makam bitince ortada kalırlar!..

Belki biliyorsunuz ama iki örnek vermek istiyorum;

1/Kanunî Sultan Süleyman bir sefer dönüşünde,  karşısına bir kadın çıkmış ve  şikâyet etmiş; “Evime hırsız girdi Padişahım!” demiş. Padişah; “Peki, sen neredeydin?” diye sormuş. Kadın; “Uyuyordum efendim” deyince, Padişah; “İnsan evine hırsız girer de, hâlâ uyur mu? Niçin uyanmadın?” deyince kadın; “Siz uyanıksınız diye padişahım” diye cevap vermiş. Padişah; “Kadın haklı” deyip zararının ödenmesini ve hırsızın yakalanmasını emretmiş.

2/ Kaynaklarda, Hz. Ömer’deki sorumluluk duygusunun tüm  idarecilere ibret verecek seviyede olduğu görülmektedir... Bir gece vakti,  aniden karanlığı yırtan bir ses yükselir. Hz. Ömer; “İlerde bir çadır var. İçinde bir yolcu olsa gerek. Gecenin soğuğu ve rüzgârı onları üşütmüş olabilir” diyerek  süratle çadıra yönelmiş. Çadırın içinde cılız bir ocak yanmakta, üzerinde bir tencere, önünde bir kadın ve etrafında da ağlaşan çocuklar… Hz. Ömer kapıya yaklaşıp selam verir, içeri girmek için izin ister. Kadın; “Hayırlıysan gel, yoksa dön git,” der. Hz. Ömer kadının yanına varıp; “Ne yapıyorsunuz böyle?” diye sorduğunda; “Ne yapalım? Soğuk ve rüzgâr güç ve kuvvetimizi kesti” cevabını veriyor  ve karşılıklı şu konuşmalar oluyor:

“Bu çocuklar niçin ağlıyor?”

“Neden olacak, açlıktan!”

“Peki, tencerede kaynattığın nedir?”

“Su sadece! Bununla çocukları oyalamaya, uyutmaya çalışıyorum. Allah bir gün bu açlığımızın hesabını Ömer’den soracak.” O anda, Hz. Ömer kadının kendisini tanımadığını anlıyor. “Allah sana merhamet etsin,” diyor. “Doğru da, Ömer sizin halinizi nerden bilsin!” diyor. Kadın; “Mâdem bilmeyecekti, neden başımıza geçti?” diye cevap veriyor kızarak…

İşte can alıcı soru bu? Madem yapamayacaktın bu görevi neden kabul ettin? Her makam için geçerli değil mi?

NOT: Bir yazımızda Y.Doç.tasarısı üzerine yazdığımız/gönderdiğimiz raporların ve yazıların Cumhurbaşkanımızca dikkate alınmadığını, CİMER’in yanlış çalıştığını yazmıştık. İşte bir MV sözleri, kararı siz verin; “Ben milletvekili olarak Cumhurbaşkanı'na söylediğim şeyleri iletemiyorum. Çok özel bir kayıt götürdüm, Cumhurbaşkanı'na. İzledi, çıldırdı. Böyle bir şey nasıl olur diye. Oysa benim o kaydı bir yıl içerisinde göndermediğim danışmanı yoktu!.. İzletmemişler Cumhurbaşkanımıza. Onlar hâlâ ordalar. Bir yerde problem var. Sıkıntı büyük. (AK Parti MV.Şamil Tayyar)

Bu arada bir haber gözlerden kaçmadı; “TBMM Başkanı korumalarına 3 milyon dolar vererek cip; (Toyota Land Cruiser- Birisi 590 bin USD) almış...Kendisine de (231 bin USD) Audi A8 almış”

Hayırlı olsun!..İslam’da hiç  yeri olmayan  -cari açığa rağmen-  bu lüks yaşam merakına –hemde AK Parti iktidarında- gurur duyuyoruz!..