BIST 8.997
DOLAR 32,33
EURO 35,06
ALTIN 2.281,90

Artık “Endişeli Muhafazakarlar” diye bir kesim var

Ak Parti’nin önündeki en büyük tehlike olarak, kendi tabanını oluşturan kesim içerisinde endişeli muhafazakarlar sayısının artması olacağını görüyorum. Çünkü bu kesim alternatif bir siyasi parti söz konusu olduğunda, muhtemelen Ak Parti’yi yalnız bırakıp,

2002 yılında Ak Parti yozlaşmış, ekonomik olarak batmış bir ülkeyi devraldı.

Ülke bir krizdeydi.

Seçmen, kendisine nefes aldıracak, derdine derman olacak yeni bir umut arıyordu.

Ak Parti işte tam da bu dönem, söylemleriyle ve seçmene sunduğu vizyonla bu oksijen yetersizliğinin ilacı olarak iktidara geldi.

Bataklıkta tutunulan bir dal oldu.

***

Cumhuriyet döneminin yarattığı infialleri onarmak, ceberut devleti dizginlemek ve düzeni değiştirmek iddiasındaydı,

Önce Ekonomi ve kalkınma dedi,

Çetelerle ve mafyayla mücadele dedi,

Adalet dedi,

AB kapısını arşınlamamız ve içeri girmemiz gerekir söylemini dillendirdi,

Proaktif bir dış politika ortaya koydu, komşularla sıfır sorun dedi,

Tabuların ve kökleşmiş korkuların üstüne gitti,

Alevi sorununa ilişkin konfernaslar, çözüm toplantıları düzenlendi,

Kıbrıs konusunu çözmeliyiz,

Ermeni meselesiyle yüzleşmeliyiz,

Yüzümüzü batıya çevirdiğimiz kadar, Ortadoğu’ya Afrika’ya hatta Uzak Doğu’ya da döndürmeliyiz dedi,

Kürt sorununda gelenekselleşmiş güvenlik tedbirlerinin yanı sıra yatırımlarla ve yasal değişikliklerle yol kat etmeye çalıştı,

Vesayet karşısında dik durdu,

Liberallerin desteğini aldı,

Buna “Herhalde ülkeyi İranlaştırmacayklar” diyen sosyal demokrat kesimler eklendi,

Ekonominin gidişatından memnun olan yatırımcılar onun yanında durdu,

Ve böylece seçmen tabanını genişleterek yoluna devam etti.

***

Fakat;

 2006’dan itibaren AB yolundaki hızın yavaşlaması,

2011 seçimlerinin “Vesayeti kaldırdık, devlet içindeki derin yapıları temziledik” söyleminin alanlarda kullanılmasını sağlayan Balyoz, Ergenekon gibi siyasi davaların hallaç pamuğuna dönmesi.."Pardon yanılmışız" denmesi...

Gezi süreci, 17-25 Aralık operasyonları sonrasında yaşanan hukuk ihlalleri ve otoriterleşme eğilimleri,

“Paralel örgüt” diye tabir edilen bir yapıyla mücadele edilirken, hükümete muhalefet eden her kesimin “paralel” yaftası yemesi,

Yargıya müdahaleler,

Arap baharı ve Suriye politikasıyla birlikte “Komşularla sıfır sorun” stratejisinin ciddi yara alması,

Batıda oluşturulan “Hem Müslüman olup hem de batı demokrasinin değerlerinin yaşandığı bir ülke olma” imajının her geçen gün zedelenmesi,

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görevini ifa ederken Anayasa’daki tarafsızlık ilkesini aşması ve Merkez Bankasından, hükümet polikalarına kadar her şeye karışması,

Potansiyel bir Ak Partili Devlet Başkanı gibi davranması,

gibi daha örneklerini artırabileceğimiz gelişmeler, Ak Parti’ye yıllardır oy veren beli bir seçmen kesiminin kafasını karıştırdı.

***

Artık “Ak Parti nereye doğru gidiyor?” gibi sorular akıllarını meşgul ediyor.

Neden çoğulcu politiklara ve 2011 seçimlerinde kullandığı “Biz hep beraber Türkiye’yiz” söylemine geri dönemiyor diye içerliyor.

Bir yandan Sayın Erdoğan’ı hala ilk günkü gibi seviyorlar, başka bir partiye oy vermeye elleri gitmiyor, hatta muhtemelen 2015 Haziran seçimlerinde de yine Ak Parti’ye oy verecekler.

Diğer yandan ise ülkenin geleceği için tedirgin oldukları meseleler var.

Kafaları karışık.

Ben onları “Endişeli Muhafazakarlar” diye tanımlıyorum

***

Ve Ak Parti’nin önündeki en büyük tehlike, kendi tabanını oluşturan kesim içerisinde endişeli muhafazakarlar sayısının artması olacağını görüyorum.

Çünkü bu kesim alternatif bir siyasi parti söz konusu olduğunda, muhtemelen Ak Parti’yi yalnız bırakıp, tercih değiştireceklerdir.

Ve dahası bu kesimin oranı büyümeye devam ederse, önümüzdeki yıllarda seçim tablolarında değişikliğe neden olacaktır.