Tarhan Erdem cemaatin planını açıkladı
Abone olSeçim sonuçları ve AK Parti cemaat savaşını analiz eden Tarhan Erdem yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için çarpıcı yorumlarda bulundu...
KONDA Araştırma’nın Yönetim Kurulu
Başkanı Tarhan Erdem, 17 Aralık’ta yaşananları, ‘Hükümeti yıkmak
değil, hükümet böyle kalsın ama bazı şeyler de benim hakimiyetimde
yürüsün’ isteği olarak yorumladı. Erdem, Yeni Şafaksinin gündeme
dair sorularını cevapladı.
Konda Araştırma ortaklarından Tarhan Erdem ve
Bekir Ağırdır 30 Mart seçim sonuçlarını en doğru
bilen ve yorumlayan isimler arasındaydı. Türkiye’nin meselelerini
yakından izleyen ve sol siyaset kökenli bu iki aydın ile seçim
öncesini ve sonrasını Yeni Şafak'tan Ayşe
Böhürler'e anlattı.
İşte o röportajdan çarpıcı bölümler:
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNİ BU DÖNEME
BENZETEBİLİRİZ
Türk siyasi tarihinde bugüne benzer bir dönem hatırlıyor
musunuz?
Demokrat Parti dönemine belki benzetebiliriz. Kadro hareketi
olarak. O zamanlar Demokrat Partinin Halk Partili memurlardan
şikayet ettiğini hatırlıyorum. Kadro her zaman hükümetler için
sorun olmuştur. Bu bakımdan 71′den sonraki durum çok daha acınacak
bir şeydir. Hükümetin zaten bir kadrosu yoktu. Orada büyük bir
kadro değişikliği yapamıyorlardı. 71-80 arası bürokrasi hükümete
karşı hareket edebiliyordu. Mesela 24 Ocak 1980 kararları da
tamamen bürokrasinin eseridir. Ama onun ‘iktidar yanlış yolda biz
doğru yapalım da iktidar uysun’ havası vardı.
CEMAATİN AMACI TÜRKİYE'Yİ
YÖNETMEK
O başka bir siyasi cereyanın hakim olmasını isteyen siyasi bir
hareket olarak tayin edilemez bugünkü gibi. 17 Aralık sonrasında
yaşananlar; hükümeti yıkmak ve onun yerine geçmek değil, hükümet
böyle kalsın, ama bazı şeyler de benim hakimiyetimde yürüsün
isteğini yansıtıyordu. Geçen seneye kadar böyle bir hükümetten
memnunlardı. CHP ya da MHP geçerse, onlarla anlaşmak daha problemli
olur duygusu hakimdi. Oysa Ak Parti ve Cemaat arasında tabii ve
geleneksel bir anlaşma vardı. Anladığım kadarı ile ‘Bunu böyle
devam ettirelim ama filanca da bakan gibi dursun, aşağıdaki adamlar
ne istiyorlarsa yapsınlar’ havası hakimdi. Netice itibariyle böyle
bir isteğin tek amacı olabilir o da; ‘Türkiye’yi yönetmektir’.
BURADA DİN SADECE
FİGÜR
Ne adına?
Ben din filan diye düşünmüyorum. Yine bu, demokrasiye geçmemenin
gerekçelerinden birisidir. ‘Ben daha iyi bilirim, daha iyi
yönetirim. Bunlar yapamıyorlar, biz yapalım bu işi.’ adına. O arada
da din bir motif olarak kullanılıyor.
Madem idari kadrolarda istediğinizi yaptırıyorsunuz, bir tür gizli
güç olarak çalışıyorsunuz. Peki niye bir kavgada kendinizi görünür
hale getirirsiniz? Ya da böyle bir kavgaya niye girerseniz?
Kavgaya kimin girdiği belli değil ki. Bence önce Tayyip Erdoğan Bey
girdi kavgaya. Açığa çıkaran o. Millete böyle bir şey var diyen o
değil mi? Yani o açık etti meseleyi.
Neden şimdi?
Onlar etkili gibi görünse de benim kanaatim, Başbakan en önemli yer
olan eğitim meselesinde ayaklarına kurşun sıktığı zaman iş ortaya
döküldü. Toplumu da en çok etkileyen eğitim. Zannediyorum son
yıllarda eğitimde farklı bir kuruluş olduğunu gördü. O arada bakanı
değiştirdi. Yeni bakan liberal bir adamdır. Adım atılır atılmaz da
karşı çıktılar. Zaman Gazetesi'ndeki bir iki yazar hariç,
yazdıkları ilginç.
PERVASIZ YAZILAR ÇIKTI
Hangi yazılar?
Mesela Ekrem Dumanlı’nın ilk yönetmelik lafından itibaren
yazdıkları çok pervasız gibi geliyor bana. Hüseyin Gülerce de
ilginç. Bunu da niçin yaptıklarını bilmiyorum. Yumuşatmak için mi
yapıyor başka bir şey için mi yapıyor bilmiyorum.
Bu kavganın alenileşmesinden sonra ne
düşündünüz?
Ben çok farklı düşünüyorum. Şurada halkın hepsinin temsilcisi, onun
da bizden farklı düşüneceğini zannetmiyorum. Yapılacak işler
bakımından, böyle maskaralık olmaz diyecektir. Onun için bu krizin
doğru yönetilmesi lazım.
ÖNCE YERİNDEN YÖNETİM
GELMELİ
3 dönemin devam etmesi ya da kaldırılması halinde neler
olur?
Erdoğan, 2010′in Şubat veya Ocak ayında kadın kolları başkanlığının
genişletilmiş toplantısında dedi ki; ‘Biz, yerimizde oturacak
insanlar değiliz, bizim arzumuz biz gittikten çok sonra iz
bırakmak.’ Onun için üç dönemi bir daha söyledi. Aşağıdan
muhtemelen bir kadın, ‘değiştirirsiniz’ manasına gelen bir laf
söylemiş olmalı ki -duymuyoruz onu TV’de- ‘Biz o adamlardan
değiliz’ dedi.
BİR LAFININ ESİRİ OLDU
Şimdi tabi bu lafın değil bu duygu ve anlayışın esiri olarak üç
dönemi muhafaza etmek istiyor. Yanlış bir tutum, bu işler duyguyla
filan olmaz. 11-12 sene başbakanlık yapacak, sonra da milletvekili
adayı olamaz diyeceksiniz. Olur mu böyle bir şey? Bence işin yanlış
tarafı bu. Ve bu sıkıntılar hep bu yüzden ortaya çıkıyor. Şimdi
2015′de milletvekili adayı olacağını söyleseydi ve aday olsaydı,
başbakan da olacaktı. Hiç mesele yoktu.
CUMHURBAŞKANLIĞI BAŞKANLIK REJİMİNE
DÖNÜŞEBİLİR
Şimdi Cumhurbaşkanı seçimi de suni olacak. Mevcut bir aday var aynı
partiden, o aday olmayacak, bu yüzden milletvekili olamayan bir
başbakan da oraya gidecek. E peki sonra o partiyi nasıl idare
edecek? Diyorlar ki bunu söylediğim zaman; ‘Canım adam 12 sene
genel başkanlık yapmış, gayet tabi tesir edecek’. O zaman bunun
doğrusunu yapalım sunisini yapmayalım. Tabii olanı Erdoğan’ın
başbakan olmasıdır. Cumhurbaşkanı olmak istemesinin sebebi de hakim
olmak içindir. Bir ara da dedi ki; ‘Zaten anayasa müsait, bakanlar
kuruluna da başkanlık yapabilirim’. E bunu her pazartesi yapabilir.
O zaman da başkanlık rejimine dönüşür. Bu çelişkilerin giderilmesi
lazım.
Neden olmasın?
Başkanlık rejmini Türkiye de olmaz. Çünkü başkanlık rejimini
bugünkü merkezi devlet ve yönetim yapısına göre yaparsanız, Ankara
cehennem olur. Çünkü, zaten Türkiye’de bütün meseleler merkezi
yönetimden sorulur. Dolayısıyla yerinden yönetim olmadan başkanlık
sistemi uygulanamaz.
10 SENE GEÇMESİ LAZIM
Merkezi yönetimi değiştirmeden başkanlık uygulanamaz
mı?
Mevcut yönetim sistemi değişmeden başkanlık sistemi olmaz. 10 sene
yaşayacaksınız onun içinde. Bugün kanun çıkarıp yarın tatbik
edemezsiniz. Başkanlık rejimine geçmek için ona uygun bir yönetim
biçiminin gelmesi gerekir. Bunun için de on sene filan geçmesi
lazım.
ERDOĞAN'I HİÇ BİR YERDE
İSTEMİYORLAR
Cumhurbaşkanı referandum ile seçilmese de böyle olur
muydu?
Mecliste seçilseydi farklı olurdu. Cumhurbaşkanlığı için halka
gitmek Ak Parti’nin eski vaadi. 3 dönemi kaldırmak daha pratik bir
tercihken bunu yapmadı. Bu siyasetin eğilimine de aykırı bir şey. 3
dönem başbakan ama 4. dönem milletvekili bile değil. Dünyada misali
yok. Bu garabeti değiştirmediler. Bütün sorun buradan çıkıyor.
Başbakanı cumhurbaşkanı seçtirmek istemiyorlar.
Erdoğan’ı neden istemiyorlar?
Beğenmedikleri için. Başbakanlığını da engellemeye çalışıyorlar.
Bence Erdoğan’ı herhangi bir makam da istemiyorlar. Siyasi olarak
karşılar. Bugüne gelinen noktada, üç dönem meselesini kaldırması
lazım. Kendisinin de milletvekili adayı olması lazımdır.
BARAJ DÜŞERSE İKİ PARTİ DAHA
ÇIKAR
Krizin doğru yönetilmesi derken?
Hükümetin demokratikleşme paketini, baraj ve terör kanununu
halletmesi lazım. Şimdi terör kanunu, tümünü birden kaldırırsa çok
doğru yapacak. Çünkü o doğal mahkemeyi getirecek. İstanbul
Başsavcısı Samsun’daki adamı terör diye getiriyor. Bir soruşturma
tasarlıyor, o içinde Samsun’da oturan Ali oğlu Veli’yi de getirmek
imkanı var. Böyle büyük grup oluyor. KCK da böyle. TMK’nın verdiği
imkanlar ve özel mahkemeler gibi davranan, terörden doğan davadan
çıkıyor mesele. Çünkü orada bakın, terörün bir tarifi var. O tanıma
girmeyen hiçbir hareket ve davranış yok. Şu anda sizinle benim
konuşmam, ikimizin de hapsini gerektirir. Böyle bir terör suçu
tanımlanmış. Bunların değişmesi lazım. Seçim barajı bana göre sıfır
da istiyorsanız 3-5 deyin azalmalı… Yani barajı indirelim, sıfır
yapalım, en az iki Kürt partisi çıkar. Ve CHP de AK Parti de oy
alır oradan. Tabi bunlar tahmin.
Hükümet birçok açılım yaptı. Ancak terör ve seçim kanunu
değişemedi. Neden?
Bence ikisi de Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olma isteğine dayanıyor.
Kaç defa önüne gitti baraj meselesi. Asıl fikri de %6′nın altına
indirmekti barajı. Ama şimdi partisinin aldığı oyun azami olarak
milletvekiline dönüşmesi için uğraşıyor.