Süleyman Seba'nin MİT'teki görevini Murat Yetkin açıkladı
Abone olGazeteci Murat Yetkin, yeni yazdığı kitabında Süleyman Seba, 1954 yılında MİT’e giren Beşiktaş'ın efsane başkanı Süleyman Seba'nın görevini açıkladı. Yetkin, Seba'nın Komünizmle Mücadele Şubesi’nin önemli bir memuru olduğunu söyledi.
Gazeteci Murat Yetkin, ‘Meraklısı İçin Entrikalar’dan sonra,
‘Meraklısı İçin Casuslar Kitabı’nı yazdı. Hürriyet'ten İpek Özbey'e
konuşan Yetkin, Beşiktaş’ın efsanevi başkanı Süleyman Seba’nın
MİT’teki yöneticiliğine ve Kaşıkçı cinayetine ilişkin ilginç
detaylara yer verdi.
"Beşiktaş’ın eski başkanı Süleyman Seba’nın MİT’teki görevi
neydi?" sorusuna Yetkin şu yanıtı verdi:
"Süleyman Seba’nın MİT’çi olduğu sır değildi elbette. Ayrıntıya
girmeyeceğim, merak edenler kitaptan okuyabilir. Şu kadarını
söyleyeyim: Mahir Kaynak, 12 Mart’ın en önemli isimlerinden biri.
Bir cunta faaliyetinin içine MİT tarafından yerleştiriliyor.
Yıllarca bilgi taşıyor dışarıya. Ve yakalanmıyor, ilginçtir, kendi
teşkilatı tarafından deşifre ediliyor. Her ajanın bir vaka, bir de
değerlendirme ya da dosya subayı/görevlisi denilen irtibatları
vardır. Diyelim ki ajansın; her gün MİT binasına girip çıkamazsın,
ikinci gün gün açığa çıkarsın. İrtibatı sağlayan, özel ayarlanan
buluşmalar aracılığıyla o vaka subayıdır; ajan bilgi verir, yeni
talimat alır. Mahir Kaynak’ın uzun süre vaka subaylığını yapan kişi
Süleyman Seba... Aslında 12 Mart’ın perde arkasında bugüne kadar
hiç adı duyulmamış kişilerden biri."
MAHİR KAYNAK'IN VAKA SUBAYIYDI
Süleyman Seba'nın MİT’e 1954’te alındığını belirten Yetkin,
konuşmasına şöyle devam etti: "Aynı yıl Beşiktaş’ta futbol
oynamayı bırakmış. Avcıoğlu-Madanoğlu örgütü içine yerleştirilen
Kaynak’ın vaka subaylığını yaptığı dönemde, İstanbul MİT Bölge
Daire Başkanlığı’nın ‘kontrkomünizm’ yani Komünizmle Mücadele
şubesinin önemli bir memuru."
KAŞIKÇI KAÇIRILMAK İSTENDİ DİRENİNCE
ÖLDÜRÜLDÜ
Gündemdeki Kaşıkçı cinayetine değinen Yetkin, korkunç olaya ilişkin
şu değerlendirmelerde bulunuyor:
"Hayatın olağan akışına aykırı birçok şey var. Gazeteci
arkadaşlarımız bu adli tabip işini farklı algıladı örneğin; 15
kişilik ekip Kaşıkçı’yı öldürmeye geldi şeklinde. Burada zaten
Suudi Arabistan’ın büyük yanlışları, çuvallamaları var ama
özellikle birisine yönelik örtülü operasyonda askeri doktor varsa,
o öldürmek değil, yaşatmak içindir. Örnek, Abdullah Öcalan’ın
Kenya’dan getirilmesi. Uçakta MİT’ten olmayan bir kişi vardı, o da
askeri doktordu. Çünkü Amerikalılara söz vermiş hükümet; Öcalan’ın
o seyahatte ölmemesi, yaşatılması gerekiyordu. O nedenle Kaşıkçı
kaçırılıp Türkiye’nin Arap muhalefeti için güvensiz bir yer olduğu
propagandasına başvurmak istenirken, muhtemelen direnmesi sonucu
işkenceyle öldürüldüğü, sonra panik içinde cansız bedeninin ortadan
kaldırılmaya çalışıldığı iddiası daha akla yakın geliyor bana.
Suudi Arabistan’ın baştan itibaren yalpalaması da herhangi bir
devlet aklına uygun değil. Kaç yalan değiştirdiler şimdiye kadar?
Daha trajik olanı, bu yalanların Amerika tarafından desteklenmiş
olması. Bunlar hayatın olağan akışına aykırı. Refleks olarak
bunları saptadığınızda ‘Burada bir koku var’ diyor, izini
sürüyorsunuz. Bazen bir şey çıkmıyor ama bazen de çıkıyor."