Kurtulmuş muhafazakarları kızdıracak
Abone olHAS Parti lideri Numan Kurtulmuş, çok partili sistemle başlayan klasik muhafazakar sağ siyasetin AK Parti ile sona erdiğini söyledi
'Siyasette yelpaze, sağ-sol, taban demokrasisi gibi
kavramların artık karşılığı yok' diyen Kurtulmuş, 1950'lerde
başlayan klasik mahafazakar sağ siyaset anlayışının 2010'da
bittiğini söyledi. 'Muhafazakarlık en geri ideolojidir. Değişim
gerek' diye de ekledi.
HAS Parti lideri Numan Kurtulmuş, çok partili sistemle başlayan
klasik muhafazakar sağ siyasetin AK Parti ile sona erdiğini
söyledi. 'AK Parti'nin bugünkü anlayışı, DP'nin son üç yılındaki
kibir imparatorluğuna benziyor' dedi.
Akşam gazetesinden Nebahat Koç'un haberine göre Kurtulmuş,
yakından tanıdığı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın siyasi hedefinden Çılgın Proje'ye, 'muhafazakar
sağ' kavramından sandık sonuçlarına kadar çarpıcı öngörülerde
bulundu. İlk mitingini cuma günü Adıyaman'da yapmaya hazırlanan
Kurtulmuş'un mesajları şöyle:
MHP'Yİ MECLİS'TE İSTİYOR
İzlediğim en belirsiz seçim bu. Seçime üç gün kala, hala
yüzde 28-30 kararsız seçmen var. Sayın Başbakan anladığım kadarıyla
MHP'nin de içeriye girmesini istiyor. Kürt meselesine ilişkin adım
atacaksa MHP'nin o parlamentoda olması lazım. Doğu ve Güneydoğu
listelerinin bu kadar zayıf olmasının sebebi, oradan da 20 değil,
30-35 bağımsız milletvekili girsin istiyor. Yukarıda da kendisi
CHP'yle ikili kavganın oyununu oynayacak. Tanıdığım Tayyip Bey,
böyle bir tablo istiyor.
ASKERLE ANLAŞTI, REFORM YOK
MHP'nin baraj altında kalmasını istese, Tayyip Bey, referandumdaki
üslupla siyaset yapardı. Bunu yapmıyor. Şimdi sistemi sahipleniyor.
Askerle de anlaştığını görüyorum. Seçim sonrası hiçbir büyük reform
yapmayacak. Hatta ve hatta eğer Abdullah Bey'le arasında 2012-2014
kavgası var ya, 2012'yi kesinleştirdiği anda hiçbir şeye
dokunmayacak Tayyip Bey. Anayasayı bile yapmayabilir. Erdoğan, 2007
seçim sonrası bürokratik oligarşiyle hesaplaşacağını söyledi ancak
hiçbir somut adım atmadı. Referandum sonrası hiçbir adım atılmadı.
AK Parti 'mış' gibi yapıyor.
'2012'DE KÖŞK'E ÇIKIYORUM' DEDİ
Abdullah Bey'e son haberi gönderdiğini söylüyorlar. 'Napıyorsa
yapsın artık, ben 2012'de çıkıyorum Köşk'e' diye. Tayyip Bey'in
psikolojisi 2012- 2014'e kadar devam edemez, götürmez.
GÜL DÖNMEZ
Sayın Gül için de yapacak bir şey yok. Tayyip Bey-Gül çatışması
halinde, arkadaşlar geçen saydı, en fazla 12-13 kişi imza atar.
Tanıdığımız Abdullah Bey, siyasete dönmez. Olacak şey uluslararası
bir görevdir. O da epeydir konuşuluyor. BM Genel Sekreterliği'ni
bir Türk'e vermezler, çok zor. Kemal Derviş modeli gibi,
daha ez etkili bir görev olabilir.
SOĞUK SAVAŞ KAVRAMI
Siyasette yelpaze, sağ-sol, taban demokrasisi kavramlarının artık
karşılığı yok. Bunlar soğuk savaş sonrasının kavramları. Taban
demokrasisinde siyaset yapan elitler, halk ise ayakkabı tabanı gibi
eziliyor. Bu dönemden itibaren artık yeni bir dönem başlıyor. AK
Parti ve CHP'nin yaptığı gibi gerilim siyaseti yok. Taban, yelpaze
kavramları değişecek. Benim için önemli olan üslup, yöntem,
muhteva. Milletin merkezindeyiz. Hak, hukuk, adalet yeni politik
dili oluşturacağız. Politik muhafazakar değilim. Muhafazakar
siyaset en geri, tutucu ideolojidir.
DP GELENEĞİNİN SON HALKASI AK PARTİ
1950'de başlayan klasik mahafazakar sağ siyaset 2010'da bitmiştir.
DP, AP geleneğinin son halkası AK Parti ile bu seçimde sona
ermiştir. Hepsinde bir kapitalizm hayranlığı vardır. Mağdurların
partisi diye ortaya çıkan AK Parti de bu açmaza düşmüştür. DP'nin
son üç yılındaki kibir imparatorluğuna benziyor bugünkü anlayış.
Bunun uzantısı olarak 1980-2010 arası neoliberal politikaların en
acımasız uygulandığı ülke Türkiye olmuştur. AK Parti neoliberal bir
parti, CHP de sosyal demokratlıkla ilgisi olmayan partiye
dönüşmüştür.
KARS'TAKİ HEYKEL
İnsanlık Anıtı'nın yıkılması muhafakazarlıktan. Tabanla ilgisi yok.
Muhafazakarlıkta heykel imajı kötüdür ya... Kars'ta kimsenin
heykelle ilgilendiğini sanmıyorum. Muhafakazar refleks dediğim bu.
Onun üzerinden mesaj verecek. 'Ayasofya açılsın, zincirler
kırılsın', 10, 20 yıl Türkiye'nin muhafazakar siyasetinde en önemli
sloganlardan birisiydi. Ayasofya'nın müze olması uluslararası
politikanın sonucu. Buna hazır bir zihin değil. AK Parti de
muhafakazar iktidarlar içinde en çok gücü toplayan parti olmasına
rağmen zihni buna müsait değil. Onun için de çözemiyor.Başkanlık
sistemi sıtmaya razı etmek
Başkanlık sistemi, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek. Ben ilk
günden beri böyle düşünüyorum. Bu sistem, Türk toplumunun yapısına
da uygun değil. Padişahlık zamanında bile başkanlık sistemi yoktu.
Osmanlı'nın işlerini padişahlar değil sadrazamlar yaptı. Padişahlık
sembolik bir anlamdı.
Erbakan Hoca, toplumun bir kesimi tarafından sevilen, önemli bir
kısmı tarafından şüpheyle bakılan, ama düşmanı da az olan bir adam.
Demirel, bir kesim tarafından sevilen, bir kısmı tarafından
düşmanlık beslenen, önemli kesimi tarafından da şüpheyle bakılan
bir adam. Herkesin karşıtları olmuştur. Tayyip Bey'i yüzde 30-35
çok seviyor, kalanın tümü nefret ediyor. Nefret duygusu bu kadar
yüksek politikacı olmadı.
KİMSE FİRAVUNLARI PİRAMİTLE ANMIYOR
Sayın Erdoğan bu kadar başbakanlık yaptı, cumhurbaşkanlığına
hayırla yad edilmek istiyor. Ama keşke Türkiye'nin sosyal barışını
sağlamış, işsizlik sorununu çözmüş, bölgeler arası dengesizliği
halletmiş olarak hatırlansa. Dünyanın hiçbir yerinde krallar,
padişahlar yaptıkları imar faaliyetleriyle hatırlanmıyor.
Almanya'nın bütün büyük kanallarını Hitler yapmış, Roma'nın bütün
meydanlarını Mussolini yapmış. Hakikaten muazzam imar faaliyetleri.
Ama kimse Hitler'i, Mussolini'yi bunlarla hatırlamıyor.
Ya da daha ağır olacak ama Mısır'daki piramitler hala statik
hesaplamasını yapamadığımız, hayranlıkla seyrettiğimiz yapıtlar.
Ama kimse firavunları piramitlerle hatırlamıyor. Tarihin dersi bu.
Kanuni Sultan Süleyman zamanında İstanbul'da yapılan hangi
mimariyle biz Kanuni'yi anıyoruz. Kanuni adı üstünde,
kanunnameleriyle ya da devlete verdiği düzenle hatırlıyoruz. Fatih
Sultan Mehmet'i de İstanbul'u da fethettiği için değil, devlet
içinde yaptığı atılım ve reformlarla hatırlıyoruz.
Neresinden baksanız hayal. Üzerinde çok konuşulacak. Bence seçimden
sonra da unutturulacak bir proje. Hayali şöyle tamamlayalım: Oradan
çok hafriyat çıkacak. Onunla, suni ada yapılabilir. İstanbul
Boğazı'nda muhtemelen Dolmabahçe önlerine suni bir ada yapalım,
oraya da başkanlık sarayı yapalım. Sayın Tayyip Bey orada otursun.
Hayal projesi de en güzel şekilde tamamlanmış olur.
RÜYAMDA GÖRSEM İNANMAZDIM
Saadet'ten kopuşumuz muazzam operasyondu. Olanda hayır vardır.
Allah biliyor ya, nasıl oldu da böyle oldu onu da bilmiyorum. O
defteri kapattık iç dünyamızda. Şimdi söylüyorsunuz Saadet falan...
Uzakta bir hayal, hikaye gibi geliyor. İleri siyasi tarihle
ilgilenenler yazacaklar bunu, o dönem tam bir operasyondu. Geçmişe
doğru bakıyorum, tabii biz o işin sıcaklığıyla anlamadık ne
olduğunu.
Bazı abilerimizin büyük dahliyle o süreçler oldu. Muazzam bir
operasyondu. O dönem tam bir operasyondu. İşin içerisinde çeteler
var... Mahkemeler açılıyor, partinin aleyhine. Normalde 2-3 sene
sürmesi mümkün olan dava bir günde aleyhimize bitiyor! 'Siz misiniz
referandumda evet' diyenler de işin içinde olabilir.
Bu işin arkasında kimler var bilmiyorum, bilsem çekinmeden
söyleyeceğim. Böyle olacağını rüyamda görsem inanmazdım. Allah'tan
her şey herkesin gözü önünde oldu. Hiçbir şey söylememize gerek
kalmadı.
KAPİTALİZM HAYRANLARI
Sağ muhafazakar çizginin iki temel özelliği var. Birisi farkında
olmadan büyük bir kapitalizm hayranlığıdır. Menderes'in 'Her
mahalleye bir zengin', Özal'ın da, 'Ben zenginleri severim' lafı
bunun göstergesidir. Demirel ve Erbakan'da kalkınmacılık tarafı
ağır basıyor. AK Parti kapitalizm hayranlığı sağ muhafazakar
çizginin son halkasıdır. Halk dini anlamda muhafazakarlaşıyor ama
Türkiye 1980'nden beri dünyada neoliberal tezleri en acımasız
uygulayan ülkedir. 24 Ocak kararları, 12 Eylül ihtilali, 28 Şubat
kararları, 2001 krizleri... 1980'den 2011'e gelen süreç,
kapitalizmle uyumun sağ mantığın altın devridir.
Bundan sonra adaleti, hakça paylaşımı esas almayan hiçbir söylem
Türkiye'de tutmayacaktır. Yoksul oluşturuldu, çaresiz 'under-class'
(sınıf altı) lafını iktisat hocasıyım, 2006'dan beri kullanıyoruz,
ondan evvel kullanmıyorduk. Sınıf altı yoktu. Yaklaşık 20 milyon.
Oraya yardımla, sadakayla aşıyor. CHP'de aynısını yapıyor.
6. FİLO'YO DENİZE DÖKERDİM
Müslüman gençler, 6. Filo'ya karşı destek verseydi, Türkiye'nin
tarihi değişirdi. Müslümanlık üzerinden siyaset yapmamak lazım.
Saadetin içindeyken de öyleydim. Benim kendi Müslümanlığımdan
şüphem yok. Halkımın da beni Müslüman olarak gördüğünü
zannediyorum. Bunu ikide beri söylememe gerek yok ki.
Türkiye'deki sağ muhafazakar siyaset, hepsini içine katarak
söylüyorum, niteliği ve başlangıcı itibariyle antikomünisttir.
Ruslar, tehlikeli görülüyordu. Ruslara karşı, onların yayılmasını
önlemek için antikomünist bir şeye ihtiyaç vardı. Komünizme karşı
olmak imanın 7. şartı gibi bir şeydi o dönemlerde. Dünya dengesinin
verdiği bir şey. 6. Filo'daki solcu gençlere karşı, camiden
çıkanların onları kovalamasının altında da bu yatıyor, dinsiz
imansızlar. Bir dinle bakalım adamlar ne yapıyor? Tam da
Türkiye'nin hayrına olan bir şey yapıyor aslında.
Ben o zaman lise yıllarındaydım, o günkü algı belliydi, kanlı pazar
belliydi. Herhalde, üniversite yıllarında falan olsaydı, 6. filonun
adamlarını dökmeye giderdim herhalde.
BÖYLE BIYUK MI OLUR!
23 yaşından bu yana bıyığım böyle. Saadet Partisi Genel Başkanı
olunca,
simgeler üzerinden millet gidiyor ya... Çok mail, mesaj aldık,
ikazlar... 'Böyle
bıyık mı olur' diye.
İKİ SÖYLEŞİ BENİ DERİNDEN ETKİLEDİ
Kurtulmuş, Saadet Partisi'nden kopuş sürecinde, AKŞAM'da yayımlanan
'Numan Bey gidecek' başlıklı Fatih Erbakan ropörtajıyla Radikal'de
'Zekamı ölçmeye makine dayanmaz' başlığıyla verilen Necmettin
Erbakan söyleşisinin kendisini çok üzdüğünü söyledi. Saadet
Partisi'nin şimdi bir genel başkan yardımcısının oyuncağı haline
geldiğini ifade etti.