Konda'nın derin araştırması! Komplolar, iktidar, mitler ve....

Abone ol

Konda araştırma yeni raporunu yayınladı. 69 sayfalık Konda raporu diğer araştırmalardan hayli farklı. İktidara Taraf Olmak: Mitler, Komplolar ve Spekülasyonlar Gölgesinde Çizilen Sınırlar raporu çarpıcı verilerle dolu.

Ünle anket şirketi Konda İktidara Taraf Olmak: Mitler, Komplolar ve Spekülasyonlar Gölgesinde Çizilen Sınırlar raporu ile gündemde. Bugün sitesinden raporu yayınlayan Konda çarpıcı veriler elde etmiş. Yüzyüze görüşmelerle 71 kişi ile yapılan 'derin' araştırma Türkiye'de iktidar ve muhalif kanadın ne düşündüğünü özetliyor.

Türkiye'nin bölünmüşlüğünü de ortaya koyan araştırma özellikle siyasi partiler tarafından dikkatle okunması gereken verilere sahip. 69 sayfalık Sevinç Doğan imzası taşıyan KONDA araştırmasında, 15 Temmuz darbe girişimi, FETÖ soruşturmaları, Gezi olayları, ekonomi, terör, liyakat, adam kayırmacılık, laiklik ve Suriyeli göçmenler gibi bir çok konuyu içeriyor.

KONDA RAPORUNDAKİ TESPİTLER
Raporda muhalif kesim ile iktidara yakın kesimin bu olaylara birbirinden ne kadar farklı baktıkları da görülüyor. İşte raporun giriş bölümündeki tespitlerden bazıları.

"Türkiye'nin mevcut siyasal sorunlarına, toplumsal gündemlerine ve ilgili kavramlarına dair görüşler, ayrı ve uzlaşmaz eğilimler barındırıyor. Varolan statükoyla ciddi sorunu olmayan ve iktidara yakın olan kesimler ile egemen baskın kılınmaya çalışılan değerlere eleştirel bakan ve iktidara muhalif olan kesimler arasında belirgin farklılaşmalar var. Bu kesimler arasında siyasal süreçleri, siyasal tarihi ve toplumsal yapıyı yorumlamada ortak paydalar bulunmuyor.

-Muhalif tabanda var olan koşullar içinde ciddi bir güvensizlik hissi duyuluyor. Bombalama olayları, dini söylemlerin ve IŞİD gibi köktenci hareketlerin güçlenmesi, muhaliflere yönelik baskılar, gazetecilerin tutuklanması, medya üzerindeki sansür, kamusal alandaki tasfiye süreçleri ve memurların işten atılması öncelikli gündem edilen konular arasında yer alıyor. Devlete, kurumlara ve işleyişe dair belirgin bir
güvensizlik ve mesafe hissediliyor. En başta hukuk olmak üzere adaletli bir yönetim olmadığına ve anayasal hakların güvencede olmadığına dair eleştiriler getiriliyor.

-İktidara taraf olan kesimler içinse merkezde söylemler devletin bekası etrafında kuruluyor. Bu söylemin etrafında Türkiye'nin bölünmezliği, dış güçler ve düşmanlar karşısında güçlü durduğu vurgulanırken diğer gündemler ve sorunlar ikincil kılınıp önemsizleştiriliyor.

EKONOMİ VE YOKSULLUK
-Yoksullaşmanın, geçim sıkıntısının ve borçlanmanın arttığı buna karşı aşırı zenginleşmenin, kadrolaşmanın, adam kayırmacılığın ve liyakatsizliğin, usulsüz ihalelerle belli sermaye çevrelerinin güçlendiği söylemleri ortak bir kanıyı oluşturuyor. Fakat bu eşitsizliklere yol açan faillerin kimler olduğu ve soru mlulukları noktasında farklı yaklaşımlar gösteriliyor. İktidara taraf olan kesimler için sorunlar; süregelmiş
düzene, fıtrata ya da eğitim sistemi gibi bireylerin yetiştirilmesine ya da ahlakına bağlı nedenlerle ilgili görülüyor. Muhalifler kanadında ise s
orunlar en başta ülkeyi yönetenlerle, iktidar partisi ve süregelen politikalarıyla ilgili görülüyor.

KUTUPLAŞMA
-Toplumsal alandaki kutuplaşma, dolaylı ya da doğrudan ifade edilsin bam tellerinden birini oluşturuyor. Görüşmelerde, siyasi görüş farklılıklarının taraftarlığa dönüştüğüne, tahammülsüzlüğün arttığına, iletişimin azaldığı ve mesafelerin açıldığına dair kanılar öne çıkıyor.

GEZİ'YE KARŞILIK MENDERES
-Muhalif taban için toplumsal belleklerde yer eden önemli siyasal süreçler arasında  öncelikli olarak 12 Eylül, Gezi Olayları, 10 Ekim Ankara Katliamı sayılıyor. Suruç Katliamı ve Kobanê Olayları da son yıllardaki önemli olaylar arasında anılabiliyor. 

-İktidara taraf olan kesimler içinse, özellikle 1960 Darbesi ve Menderes'in asılması, Özal'ın zehirlendiği inancı, kısmen 28 Şubat ve özellikle 15 Temmuz süreci önemli bulunuyor.

15 TEMMUZ DARBESİNE FARKLI BAKIŞ
-Muhalif kesimler uzun bir dönem ittifak halinde olmuş AKP ve Gülen Cemaati arasında vuku bulan böylesi bir çatışmayı, gerçek bir darbe olarak nitelendirmekte tereddüt ettiklerini ifade ediyorlar. Sokağa
çıkanların R.T. Erdoğan taraftarları olduğunu, demokrasi gibi kaygılar taşımadıklarını, aynı zamanda işlerini ve kazanımlarını kaybetmeme korkusuyla hareket ettiklerini belirtiyorlar.

-Topyekûn seferberlik çağrılarına ve büyük propagandalara rağmen toplumun tüm kesimleri açısından 15 Temmuz'a aynı derecede manevi ve kutsal özel bir anlam atfedilmediği anlaşılıyor. Darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL'in muhalifler açısından çok daha belirleyici sonuçları olduğu ve algılar yarattığı anlaşılıyor.

-İktidarı destekleyenler 15 temmuzu, büyük oranda iktidarın çizdiği paradigma içinden bir anlamlandırıyor. Buna göre 15 Temmuz; siyasi iradenin gösterildiği ve vicdani görevlerin yerine getirildiği önemli bir kırılma olarak görülüyor. Daha baskın biçimde büyük bir ihanet, vatana ihanet olarak tanımlanıyor. Burada PKK ve FETÖ ortaklığı ve ülkenin bölüneceği kanıları dile getiriliyor. 15 Temmuz'un bir milat olduğu, ülkenin parçalanmanın eşiğinden döndüğü anlatılıyor.

BELİRGİN TEMALARI NELER?
-İktidarı destekleyenlerin belirgin temaları arasında; bayrak ve devlet vurgusu, dünyevi yaşamı çıkar, adaletsizlik ve güç eksenleri üzerinde tanımlayıp demokratik değişim taleplerini değersizleştirme yer alıyor. "Terör" sorunu olarak gündem edilen Kürt  sorunu, militarist bir şiddet dili etrafında ele alınıyor. Buna karşın iktidara muhalif  olanlar, baskı ve şiddet araçlarının sorunları derinleştireceğini ve uzun vadede daha büyük krizlere yol açacağı düşüncesine sahipler. Bu açıdan geleceğe dair kaygılarını vurguluyorlar.

-GEZİ OLAYLARI KİME GÖRE NE?
Siyasi algıya dair farklılıkları gösteren en çarpıcı örneklerinden biri de "Gezi Olayları". İktidarı destekleyenlerce Gezi'nin direk olarak FETÖ ile ilişkili, boyunu aşan, dış destekli bir olay olarak görülmesi ve iç karışıklık yaratmak için gençlerin kandırıldığı söylemleri öne çıkıyor. Oysa muhalif kesimler için Gezi iktidarın haksızlıklarına karşı büyük bir halk tepkisi, olumlu bir direni ş örneği, gençlerin kendilerini gösterdiği bir kalkışma ve ülkenin kötü gidişatına "dur" demek için gösterilen ancak sonu
getirilemeyen bir irade beyanı olarak görülüyor.

TÜRKİYE'NİN İMAJI
-Muhalifler; Türkiye'nin şiddetle iç içe geçmiş bir Ortadoğu ülkesi gibi algılandığını, bombalamalar, İslami vurgular ve otoriterleşme eğilimi nedeniyle Türkiye'nin güvensiz-kriz içinde bir yer imajı verdiğini dile getiriyor. Diğer kesim ise Türkiye'nin Avrupa ve Amerika karşısında bağımlı olmayan bir imaj verdiğini düşünüyor; "one minute" gibi çıkışlarla Türkiye'nin kolay bir piyon olmadığının gösterildiğini, Erdoğan'ın
Türkiye'nin tanınırlığını arttırdığını ifade ediyorlar. Önemli olanın parti değil Türkiye'nin imajı ve faydası olduğunu vurguluyorl

Günün Önemli Haberleri