Karşı Gazetesi neyin nesi Cemaatin mi?

Abone ol

Karşı Gazetesi Ankara Temsilci İlhan Taşçı gazetesi Karşı'yı anlattı. Karşı Gazetesi Cemaate mi ait? Karşı Gezici mi?

NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA

20 yıllık meslek hayatı boyunca bir çok başarılı habere imza atmış ve yaptığı haberler pek çok ödüle layık görülmüş Cumhuriyet Gazetesi'nin emektarı İlhan Taşçı, yeni gazetesi Karşı'yı İnternethaber'e anlattı...

Karşı kime karşı?
Karşı Gezi'nin gazetesi mi?
Karşı cemaatin gazetesi mi?
İnsanlar neden Karşı'yı okuyacaklar?
Medyanın içinde bulunduğu durum Karşı'yı nasıl etkileyecek?
Karşı baskılara nasıl göğüs gerecek?
İlhan Taşçı Fatih Altaylı'nın yerinde olsa ne yapardı?
 
İşte Tüm bu soruların yanıtlarını bulacağınız röportajımız...

 
 
 
Karşı kime karşı?

KARŞI, İNSANCA YAŞAMI ENGELLEYEN HER ŞEYE KARŞI
 
"Benim açımdan Karşı sisteme karşı. Nedir sistem, hukuksuzluklara, adaletsizliğe, insan hak ve özgürlüklerinin yok sayılmasına, insanca yaşamı engelleyen bütün sistemdeki akasaklıkların tamamına karşı. Burada sistem iktidarla sınırlı değil, bu durum iktidara karşıtlık gibi algılanmamalı. Çünkü bu topraklarda yaşayan insanların bazı sorunları var ki, bu bazen devlet geleneğinden de kaynaklanabilir. Yani, kısacası insanca yaşamı engelleyen her şeye karşı olduğumuz şeklinde özetleyebilirim."
 
Çarşı gibi mi biraz Karşı?

KARŞI'NIN İÇERİSİNDE ÇARŞI'DAN DA İNSANLAR VAR
 
"Algı olarak baktığınızda Çarşı ile Karşı karıştırılıyor. Öyle bir havası da var Karşı'nın. Ama Karşı'nın logosunu tamamlayan en önemli bütünleyicilerinden bir tanesi yalana karşı olması. Çünkü yalanın olduğu yerde biz hiçbir zaman gerçekliğe ulaşamayacağızdır ve bu gerçekliği bilmediğimiz sürece de malesef gerçekten insana yakışan bir hayatı sürebilmemiz mümkün olmayacaktır. Bu algıyla ilgili bir şey."
 
Burada amaç Çarşı'ya bir çağrışım mıydı?
 
"Hayır öyle değildi ama galiba biz biraz olgulardan çok algılarla ilgilenmeyi daha çok seven bir toplum olduğumuz için birazcık öyle algılandı ama bundan da rahatsız değiliz. Çünkü Karşı'nın içerisinde Çarşı'dan da insanlar var. Ve öyle ki, sadece belli bir kesim de yok. Belki de dünyada ilke kez yapılmaya çalışılan, Türkiye'de bir ilk olduğuna kuşku yok ki, bir araya gelmeyecek birçok isim gazetemizde bir arada. Biz, dünya görüşleri açısından asla bir araya gelemeyecek o isimlerin ortak payda üzerinde birleşebileceğini ve bu coğrafyada yaşayan bütün insanların sesi olabilecek bir oluşumun yaratılabileceğini göstermiş olduk. Tabi ki bu çok zor bir şey, çünkü var olan bir oluşumu inşa etmeye çalışmıyoruz biz yoktan var etmeye çalışıyoruz. Ve sadece gazete yapmaya da çalışmıyoruz, bir kurum da yaratmaya çalışıyoruz."
 
SİSTEMİN KARŞISINDA GÜÇLÜ OLACAĞIMIZIN KANITI KARMA YAPIMIZDA GİZLİ
 
"Gazetemizde sosyalist kimliğe sahip insanlar var, kendini antikapitalist müslüman olarak tanımlayan insanlar var, liberal, cumhuriyetçi, daha muhafazakar inanca sahip arkadaşlarımız var. Belki de Karşı'yı bu kadar zengin yapacak olan ya da Karşı'yı sistemin karşısına bu kadar güçlü çıkaracak olan şey de bu karma yapıda gizli diye düşünüyorum. Bunu gerçekleştirbilirsek çok hayali bir şey gerçekleştimiş olacağız."
 
Gezi'nin gazetesi gibi algılandı Karşı, kadrosunda Gezi Eylemleri sırasında aktif olan bir çok isim var. Öyle mi?

GEZİ RUHUNDAN BESLENDİĞİMİZ DOĞRU AMA...
 
"Karşı'yı doğrudan doğruya Gezi'nin gazetesi gibi yorumlarsak bu doğru olmaz. Çünkü, Gezi'nin gazetesi değil, Karşı bağımsız bir gazete. Ama bu gazete o Gezi ruhundan besleniyor. Gezi ruhundan şunu anlıyoruz; İstiklal'de yeryüzü sofraları kuruldu mesela. Bizde algı hep şöyledir; sol kültürden gelen isimler daha eylemcidirler, daha sistemle mücadeleleri vardır, çünkü ütopik bir hayalin peşinden koşuyoruz ve o hayalin gerçekleşmesi için hepimizin bireysel olarak sorumlulukları var. Ve bu anlayışla bir dayanışma ruhuyla yaşıyoruz, bu bizim muradımız. Gezi ruhu bize şunu gösterdi, bizim kadromuzu oluşturduğunu söylediğim o çeşitlilik orada da vardı. Dolayısıyla o ruhtan beslendiğimizi rahatlıkla söylebilirim ama sadece Gezi'ye sıkıştırırsak da Karşı Gazetesi'ne de haksızlık yapmış olabiliriz çünkü Karşı Gezi'ye sığmayacak kadar derinlikli ve geniş bir alana seslenmek istiyor ve o alanı kaplamaya çalışıyor."

Cemaatin gazetesi olarak da çok eleştiri geldi Karşı'ya, ne düşünüyorsunuz?

CEMAAT 40 YAŞINDAN SONRA BENİ DEVŞİRECEKSE HELAL OLSUN!
 
"Ben 20 yıllık meslek hayatımı geride bıraktım. Bu zamana kadar, belli bir grubun, belli bir kitlenin, belli bir partinin veya bir cemaatin gazetelerin gazetesinde çalışmadım, çalışmam da. Bu göreve de başlarken, ilkesel olarak zaten bu çerçevem belliydi. 40 yaşından sonra cemaat beni devşirecekse helal-i hoş olsun diyelim. (Gülüyor)"

CEMAATİN GAZETESİYSEK ORTAYA ÇIKAR 
 
"Gazeteler gizli saklı yayınlanan şeyler değil, kripto değil, bu bir gazete. Benim bugünkü kişisel düşüncemin, mesleki düşüncemin ne olduğunu, okurlar yarın zaten gazetede görecekler. Kapalı kapılar ardında bir şey yapmıyoruz ki. Eğer, cemaat veya başka bir oluşumun gazetesiyse zaten ortaya çıkacaktır. Şimdi hükumete bakıyoruz mesela, iyi olan ne varsa bu iktidarın yüzü suyu hürmetine olmuş ama kötü olan ne varsa da paralel yapmış. "Ben yapmadım Miki yaptı" durumu yani. Oysa ki biz biliyoruz ki 12 yıldır can ciğer kuzu sarması bir ilişkileri vardı, oradaki çıkar çatışması ile birlikte yol ayrımına geldiler ve herkes kendi yolunda ve kendi meşrebine uygun gitmeye çalışıyorlar. Ama gittikleri yer bu topraklar, bu ülke üzerinden ilerliyor ve dolayısıyla onlar gibi düşünmeyen insanlar da zarar görmeye başladılar."
 
Şu ana kadar öyle görünmüyor ama yarın ya cemaat gazetesi olduğu ortaya çıkarsa?

BİZİM İŞİMİZ HABER VERMEK
 
"Biz 5 gündür yayındayız. Okurun, bu gazetenin cemaatin gazetesi olduğu gibi bir kanısı varsa bugün itibariyle buna katılmam. Bilebildiğim kadarıyla gizli ajandası yok. Eğer varsa da hep birlikte öğreniriz."
 
Bir gün olursa?
 
"Merak etmeyin bütün okurların haberi olur, bizim işimiz haber vermek."
 
Nasıl bir yayın politikası izleyeceksiniz?

İNSANLAR GERÇEĞİ ÖĞRENMEK İÇİN KARŞI'YI OKUMALI
 
"17 Aralıktan sonra birilerinin gizli ajandasın baktığımız zaman gördük ki, nasıl da birbirlerini izlemişler nasıl da birbirlerini fişlemişler, takip etmişler. Türkiye tarihinde görülmemiş biçimde yapmışlar hem de. Dolayısyla ben ve birlikte çalıştığımzı ekip arkadaşlarımla birlikte özel habercilik yapılmasından yanayım. İnsanlar, gerçeği öğrenmek için Karşı gazetesini okumalı, ben bunu istiyorum. Ben, o gerçekle ilgili çabayı sarfediyorum ve ekip arkadaşlarımdan da bunu bekliyorum."
 
GEÇMİŞLERİ OLMAYAN TIRNAK İÇİNDE GAZETECİLER VAR
 
"Gazetecilikte de mesleki dezenformasyon başladı. Gazetecilik öyle bir noktaya geldi ki, yayınlananların pek çoğunun gazete kimliği tartışmalı hale geldi. Televizyonda izlediğimiz kimi gazeteciler, onların ismine siz ne derseniz deyin, ben tırnak içinde gazeteciler diyeceğim. Ben şuna bakarım, beğenirsiniz beğenmezsiniz, yazım biçimi kabul edersiniz etmezsiniz ama her gazetecinin bir geçmişi vardır. Ve bu geçmişler gizli geçmişler değildir, yazılı birer tarihtir."
 
GEÇMİŞİ OLMAYAN TEK MESLEK AJANLIKTIR
 
"İlk yazımda da söyledim, gazeteciler yaşadığı topraklara tanıklıklarını tarihe not ederler, kendi kişisel tarihlerine de not ederler. Çünkü bizim yazdıklarımız bizim kimliklerimizdir aslında. Benim kriterim şudur; 2002 yılından önce adını sanını duymadığımız ve geçmişleri olmayan kişileri ben gazeteci olarak kabul etmem ve gazeteci olarak da okumuyorum, başka gözlerle okuyorum. Çünkü geçmişi olmayan tek meslek mensubu vardır, onların sadece hikayeleri vardır, onların da kim oldukları bellidir, ajanlar öyledir. Ajanların geçmişi olmaz, geçmişe dair hikayeleri olur."
 
İHSAN ELİAÇIK DÜN DE VARDI, BUGÜN DE VAR, YARIN DA OLACAK
 
"Olaya asla düşünsel olarak bakmıyorum, benim gibi düşünmeyebeilir. Örneğin, İhsan Eliaçık, dün de vardı bugün de var, yarın da olacak. İhsan Eliaçık'ın Mamak Cezaevi'nde işkencede askıya alındığını kaç kişi biliyor, kimse bilmiyor."
 
"Bir sabah bir uyanıyoruz, televizyon ekranlarında birileri peydah olmuş, altlarında ünvan olarak gazeteci oldukları yazılı. İsimlerine bakıyoruz tanımıyoruz. Tanımak zorunda mıyız, evet tanımak zorundayız! İsmini bilmek gerekiyor! Yani, tırnak içi gazeteciler benim kulvarımda yoklar."
 
Fatih Altaylı'yı izledniz mi ekranlarda, ne düşündünüz izlerken?

EĞER Kİ BOYNUNA TASMA TAKILDIĞINI DÜŞÜNÜYORSAN BIRAKIRSIN
 
"Fatih Altaylı'yı izledim. Basın tarihinde yeri olacak, çok önemli bir programdı. Fatih Altaylı çok uzun zamandır bu mesleği "kendi ilkeleri ve değerleri üzerinden" yapıyor, biz onu beğenmeyebilir, eleştirebiliriz ama onu tırnak içi gazeteciler tanımına sokmam. Fatih Altaylı'nın söylediklerine gelince, kendisi açısından üzüldüm, bir meslektaşımın o halde olmasına çok üzüldüm, gazetecilik mesleği adına da yaralandım. Fatih Altaylı'ya şunu sormak lazım; Mecbur musun?  "Eğer ki, boynuna tasma takıldığını düşünüyorsan, inandığın gibi yazamıyorsan ya da yazdırılmıyorsa bu mesleği bırakırsın."
 
KIYMETLİ OLAN GAZETECİNİN YAPTIĞI İŞTİR
 
Ben gidersem kötü olur, gazete çıkmaz diyor ama...
 
"Onu onun tevazusuna bırakıyorum. Basında "ben olmazsam kim se olmaz" gibi bir anlayış olamaz. Elbette ki gazete yöneticileri olarak, hayallerimiz vardır, ideal olanımız vardır, bu belki kimilerinin egosunu fazlaca şişirmiş olabilir. Ben, gazetecilerin yaptıkları işten daha çok kendilerinin daha çok partlatılmasını ve abartılmasını şaşkınlıkla izliyorum. Kıymetli olan gazetecilerin yaptıklarıdır. Eğer, kıymete değer ise, gazeteciye burada düşen o işin saygınlığını taşıyabilmektir. Fatih Altaylı'nın o akşamki çizdiği tabloya baktığınız zaman, sanki Fatih Altaylı o görevi bıraksa, dört yüz kişi bir anda sabah kapının önüne konacak. O gazetede o kadar çok kişi kapının önüne bırakıldı ki."

BEN O "ONURLU" KISMI ALMAM SİZDE KALSIN
 
"Fatih Altaylı, "kendi ilkelerim açısından  bu işi bu şekilde yapmakta bir sakınca görmüyorum" deseydi, onun kişisel tercihi olurdu. Ama tutup da, "memlekette 20 tane onurlu gazeteci varsa onlardan biri de benim" derse ben o onurlu kısmı almam sizde kalsın. Fatih Altaylı'nın orada güzel bir sorusu vardı, "Ben bıraksam ne değişecek" dedi. Doğru, Fatih Altaylı bu mesleği bıraksa, kendi anlatımıyla bir balıkçı köyüne yerleşse, bizim medya ak-ı pak mı olacak, hayır olmayacak!"
 
Siz olsaydınız ne yapardınız peki?

İLK FIRÇA GİRİŞİMİDE BIRAKIRDIM
 
"Ben ilk fırçanın atılması girişiminin başladığı an bırakırdım. Eğer, gerçeğe ulaşamayacaksam ve gerçeği insanlara ulaştıramayacaksam benim varlığım yalan olmuş demektir. Çünkü, benim gazeteci olarak varlık sebebim bu."
 
Zaman gazetesi muhabiri bir soru soru kahraman ilan edildi, soru sormak cesaret işi mi, ne düşünüyorsunuz?

OTURUP DERDİMİZE DERT YANALIM
 
"Genç meslektaşımızın soru sorabilmiş olması, toplumun onu bir kahramana dönüştürüyor olması, demokrasinin var olduğu söylenen, Anayasasına göre bir hukuk devleti ve özgür bir ülke olduğu anlatılan (kitap üzerinde) bir ülke açısından tek kelimeyle hazin bir tablo. Çünkü soru sormayan, sorgulamayan, kuşkulanmayan, merak etmeyen, araştırmayan birisinin gazetecilik yapabileceğini kim söyleyebilir. Biz muhpirliği mi konuşacağız, muhabriliği mi? Muhabirlikse, gazeteci herkese ama herkese Sayın Başbakan'a bile soru sorabilir. Ha, Başbakan o muhabiri azarlayabilir, o, ona yakışan oysa onun tercihidir. Bırakın ilerisini, demokrasilerde bir gazetecinin bir Başbakan'a soru sorabiliyor olması övünülesi bir durum mudur dersen, oturup derdimize dert yanalım biz, bu geldiğimiz noktayı gösterir aslında.
 
Başbakan da Habertürk'ü aradığını kabul etti, nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu?

HALK BAŞBAKAN DEĞİL BÜTÜN GAZETELERİN GENEL YAYIN YÖNETMENİNİ DE SEÇMİŞ
 
"Bence orada itiraftan daha çok onu söylerken ki yaklaşımını sorgulamalıyız. Bence Başbakan Başbakanlığı sanırım şöyle algılıyor; Başbakan olarak sandıktan çıktıktan sonra bu topraklardaki her şeyde ve herkes üzerinde söz hakkı elde ettiği gibi bir varsayımı var. Biz, seçmenler olarak, sade birer yurttaş olarak, kendi dünya görüşümüze uygun olarak oylarımızı kullanıyoruz ve sandıktan çıkana razı oluyoruz. Demokrasi bize bunu emrediyor. Sanırım Başbakan'ın partisine oy veren seçmenler de, onu sadece hükumete Başkanlık etmek üzere seçmişlerdi. Ama Başbakan'ın o günkü itirafından anlıyoruz ki, sandıktan sadece hükumete başkanlık edecek bir kişi çıkmamış, aynı zamanda, basın enformasyon genel müdürünü, bütün gazetelerin Ordinaryus Genel Yayın Yönetmenini de seçmişiz. Daha vahimi de şu; Sayın Başbakan bunun vehametinin farkında değil. Bir Başbakan, bir gazete yöneticisini ya da bir televizyonu arayıp, "Ben, bundan rahatsız oldum" dediği noktada şunu düşünmesi lazım; Kusura bakmayın ama sizin rahatsız olduğunuz o kişi de sandıktan çıktı. Sizin kadar onun da siyaset yapabilme hakkı var. Hem de toplumun çok büyük bir kesiminin oyuyla var."
 
Peki siz böyle bir ortamda hem de sisteme karşı bir gazete çıkarma cesaretini nereden buldunuz? Aynı baskılar size de gelebilir öyle değil mi?

KARŞI, BAKANLAR KURULUNDA KONUŞULMUŞ
 
"Aynı baskılar bize de gelir, geldi de zaten. Yayına başladığımızın ertesi günü Bakanlar Kurulu toplantısından sonra hükumet sözcüsü Sayın Arınç, isim vermeden gazetelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Buradan alıyoruz ki, Karşı, bir şekilde Bakanlar Kurulu gündeminde tartışılmış, tartışılabilir bu çok normal. Ulusal düzeyde, tam da basının böylesine bastırıldığı bir dönemde kimselerin gerçeği söyleme cesaretinin bulunmadığı ve herkesin karnından konuştuğu bir ortamda gazete çıkmış olması tabii ki Bakanlar Kurulu gündemine gelir. Ama yeni çıkan bir gazeteye yayın hayatında başarılar dilemeden evvel, doğrudan doğruya hedef alınarak, hedef göstermek doğrusu bizim ne kadar da doğru bir yolda olduğumuzu gösteriyor."
 
Etkiledi mi Arınç'ın bu sözleri gazetenin satışlarını?

BAKANLAR KURULU'NDAN SONRA TİRAJIMIZ DÜŞTÜ
 
"Pazar ve Pazartesi günü dağıtımda sorun yaşamadık ve tirajımız bizim beklentilerimizin üzerinde gerçekleşti. Pazartesi günü hükumet sözcüsü Bakanlar Kurulu toplantısından sonra konuşunca gazetenin üzerine bir el değdi dağıtımla ilgili ve gazeteyi bir türlü okura ulaştıramıyoruz."
 
Belki okur beğenmedi gazeteyi, olamaz mı?

BİZDE ZİYADESİYLE DELİ CESARETİ VARMIŞ! 
 
"Olabilir, ona hiçbir itirazım olmaz. Ama tutup da ilk gün 45 bin olan tiraj, Başbakan Yardımcısının değerlendirmelerinin ardından pat diye 20 bine düşüyorsa, kimi bayilerde gazetenin balyası açılmadan aynen akşam iade ediliyorsa durup okurun beğenip beğenmemesinden öte başka bir durumla karşı karşıyayız demektir. Başbakanı üzdüğü için istediği kişiye gazeteyi satabileceğini söyleyen patronların olduğu bir ortamda doğrusu bizim gazeteyi çıkartmış olmamız gerçekten deli cesaretiydi. Bizde de ziyadesiyle varmış demek ki!

twitter.com/nsrnylmz 
Günün Önemli Haberleri