BIST 9.463
DOLAR 32,60
EURO 34,81
ALTIN 2.490,81

Allah Evlerine Ateşler Saldı!

Çok çekti bu ülkenin mütedeyyin insanları. Hangi birini anlatsak. Ezanla ilgili yasaklardan mı başlasak başörtüsü zulmünden mi?

Çok çekti bu ülkenin mütedeyyin insanları. Hangi birini anlatsak. Ezanla ilgili yasaklardan mı başlasak başörtüsü zulmünden mi?

Dindar olmak öcü olmaktı bir zamanın Türkiyesinde. Hoş, hala tam anlamı ile öcü olmaktan kurtulamadık. O ayrı mesele. Dindar nesil yetişmesini isteyen bir lideri kınayan hatta hakaret yağmuruna tutan bir güruh hala çok güçlü, hala tetikte, hala çok canlı..

Öcüydük hepimiz. 90’ların başında annemin başörtüsü yüzünden sözlü saldırıya uğradığını ve evde saatlerce ağladığını hatırlıyorum. ‘Hadi İran’a git sen,  ne işin var burada!’ diyerek saldırıyordu gudubet suretlı kokoş karının biri.

28 Şubat sürecinde babama tehdit telefonu geldiğinde maaile, holde hazır bir şekilde misafirliğe gitmek için bekliyorduk. Telefondaki çirkin ses İslam Hukuku hocası olan babamı şu sözlerle tehdit ediyordu: ‘Salim hoca, şeriat propagandası yaptığını biliyoruz, ipini çekeriz!’ O zaman çok sinirlerimi bozan bu hadiseyi şimdi hatırlayınca gülüyorum. Düşünsenize, antropoloji profesörüne antropolojiyle ilgili konuşma diyorsunuz. Vatan/millet aşkı, devlete hizmet denildiği zaman babamdan ötesini tanımazdım, tanımadım da. Toplumun hiçbir kesimine rezerv koymayan, bayram hutbelerini özellikle alevi kardeşlerimizin yoğun yaşadığı yerlerdeki camilerde okumayı tercih eden vatan aşığı bir adamdı rahmetli. Ancak kurt kuzuyu yemek istediği için iftiranın bini bi paraydı o zamanlar.

Daha sayısız örnek var aklımda. Müslümanın ve İslami simgelerin öcü olması gerçeği hala bitmedi bu ülkede. TRT Çocuk kanalını iki yaşındaki kızımla izliyorum. Hiçbir çizgi filmde başörtülü anne görmedim. Çünkü başörtülü olmak hala normal değil bu ülkede.

İşte böyle bir ortamda çıktı ortaya Fetöcüler. Hamam böceklerinin karanlık ve ıslak yerlerde rahat üremesi gibi, Türkiye’nin dindar kesim için karanlık ve ıslak olduğu dönemlerde ürediler.

Dünya’nın her yerinde bir kişi ya da topluluğa yapılan baskı patolojik sonuçlar doğuruyor. Patolojinin vahameti baskının şiddeti ile doğru orantılı. Irak’taki kadar sert olursa İşid patolojisi ortaya çıkıyor, bizdeki de çok hafif değilmiş ki Fetö ortaya çıktı.

Birilerinin dediği gibi AK Parti çıkarmadı  Fetö’yü ortaya. Dindar kesim üzerinde yapılan baskı ortaya çıkardı. 28 Şubat’ta imam-hatip ve kuran kursu kapatıp başörtüsünü yasaklayan zihniyet çıkarttı bu yapıyı ortaya.

28 Şubat’ta dehşet bir güç kazandı o zaman cemaat olarak adlandırılan terör grup. Okulları kapananlar ehveni şer diyerek bunların okullarına ve dershanelerine yolladı çocuklarını. Sohbet grupları dağıtılanlar daha seküler görünümlü sözüm ona daha az talepkar olması hasebiyle öcü olarak kodlanmayanların gruplarına katıldı. Başörtüsü zulmü bitecek, imam hatipler tekrar açılacak diyorlardı insanlara. ‘Biz çocuklarınızı okutup en iyi yerlere getireceğiz. Onlar da bu yanlışları düzeltecek, vatana ve millete hizmet edecek’ diyerek kandırdılar insanımızı.

Baskıcıların hiç suçu yok değil mi? Bilakis asıl suçlu onlar! Hastalık mikrobunun yayılması için uygun ortamı hazırlayan mı suçludur, hastalığa yakalanan mı?

Velhasıl baskı yüzünden oldu her şey.. 2016 Işıklar Askeri Hava Lisesi mezunu bir öğrenci ile sohbet ettim geçenlerde. 15 Temmuz’dan sonra kapatılan bu lise ile ilgili konuştuk. ‘Hiç mi fark etmediniz bu Fetöcü yapılanmayı?’ diye sordum. ‘Nasıl anlayacaktık ki’ diye sordu bana. ‘Namazdan sonraki tesbihatından bile anlarsın’ dedim ben de. Lakin tokat gibi bir cevap yüzüme çarptı: ‘Işıklar’da namaz kılmak yasaktı hocam!’ Düşünün ki 15 senedir mütedeyyin kesimi kucaklayan, başörtüsü yasağından imam hatip zulmüne kadar mütedeyyin insanların üzerindeki baskıları büyük ölçüde bitiren bir AK Parti iktidarı var.  Ama Işıklar’da yasaktı namaz kılmak!

İşte bu baskıcı zihniyet Fetöcüleri güçlendirdi, palazlandırdı. Ama en sonunda foyaları ortaya çıktı. ‘Bu millet alim değilse de ariftir’ derdi rahmetli babam. Milletin irfanı, ipi Siyonistlerin elinde olan satılık taifeyi alaşağı etti.

Şimdi dönüp bakıyorum da; bu vefakar ve cefakar millete kazık atmaya çalışan diğerleri gibi oldu sonları. ‘Allah evlerine ateşler saldı, yuvalarını yıktı, birliklerini bozdu, duygularını sinelerinde bıraktı, önlerini kesti, bir şey olmalarına imkan vermedi!’ Kısacası müptezel liderlerinin bedduaları kendilerini buldu. Bunu kendileri de ikrar ediyorlar. Darısı bu hainlerin ortaya çıkmasını hazırlayan zihniyetin temsilcilerine..

Not: Erdoğan çıkıp özür diliyor. Bu adamlar bizi kandırdı diyor tüm samimiyetiyle. Çünkü milleti ile kurduğu bağ sonuna kadar samimi. Bence asıl özür dilemesi gerekenler Fetöcülerin güç kazanmasını sağlayan şartları hazırlayanlar ve 17-25 Aralık sonrası cemaatten tam anlamı ile terör örgütüne dönüşmüş bu hain yapıyı destekleyenlerdir.