Ağustos böceği ile karınca
İşbu hikayede anlatılanlar aldatmacadan ibarettir. Saz, paradan değerlidir. Tefekkür, çalışmaktan kıymetlidir. Allah çalışanı sever fakat, çalışmak da çalışacak iş bulamamak da "nasiptir!"
Ağustos böceği ve karıncanın hikayesiyle ilgili önermeler malum...
"Karınca yaz boyu çalışıp, kış için erzak depolamış;
ağustos böceği ise saz çalmış, tembellik yapmış, kış gelince aç
kalmış."
Belki de...
...karınca; aç gözlülüğü ve tüm ruhsuzluğu ile sadece çalışmış
kazanmış biriktirmiş yığmış durmuş. Ne aşktan haberi var, ne
kalpten, ne ruhtan, ne de divan edebiyatından... Hissetmeden
düşünmüş, hayatının merkezine mal mülk para koyacak kadar, ilahi
nazardan düşmüş.
Ağustos böceği aşık; sazına vurmuş tezeneyi, şiirlerle
türkülerle, ruhunu doyurmuş. Çünkü günün sonunda kimin aç kimin tok
yatacağının; kazanımların ve çalışkanlığın değil, ilahi taksimin
bir neticesi olduğuna iman etmiş.
Karınca, malın mülkün sefasını sürerken; zor zamanlarda ağustos
böceği, haris karıncaya muhtaç olmuş.
Gönül ehlinin imtihanı zor tabi; muhtaç olmayı, mazlum olmayı,
mahzun olmayı biçmiş ona kader, pişsin diye...
Karınca, kapısındaki bu aç biilaç ağustos böceğini geri
çevirmiş; infakı ikramı ihsanı öğrenmeye harcaması gereken vakti,
rızık kazanmak ve malını çoğaltmak için harcadığından, hakikatten
nasibi kesilmiş; "veremem, ben kazandım"
demiş.
Hem bu imtihan anında "ben" demiş, benlik hastalığına mübtela
olduğunu ele vermiş, hem de Rahman'ın mülkünden verdiği ikrama
"kazandım" demiş; infaktan mahrum edilmiş.
Ağustos böceğinin yüzüne kapıyı kapatmış, hikmet kapısı da ona
kapanmış. Öyle bir kapanmış ki, bunun sızısını bile hissedemeyecek
kadar kalpsizleşip, ehl-i dünya olup çıkmış.
Ağustos böceği, başka kapılar çalmış. Açlıktan ölmemiş elbette.
Allah'ın ona ikram ettiği boş mide sayesinde daha değerli olan
organı; kalbi doyuracak zamanı bulmuş. Divan edebiyatının, Şeyh
Galip'in Muhibbi'nin mısralarında ufkunu okyanuslar ötesine
taşımış.
Dünya, mide doyurma yeri değildir. Kazananlar; daha çok
doyanlar, daha iyi yaşayanlar değildir. Nefs ne kadar doyarsa, kalp
o kadar katılaşır.
Allah rızıklara kefildir. Rızık ve kazanç farklı şeylerdir.
Kazancımızı değil, rızkımızı yeriz. O, zenginliği; çok çalışana
değil, istediğine verir. Hem esasında zenginlik, parayla ölçülen
bir kavram da değildir.
İşbu hikayede anlatılanlar aldatmacadan ibarettir. Saz, paradan
değerlidir. Tefekkür, çalışmaktan kıymetlidir. Allah çalışanı sever
fakat, çalışmak da çalışacak iş bulamamak da
"nasiptir!"
Bir muhtaca kapısını kapatan, fakire ders vermiş olmaz. Fakire
yüz vermeyen, Allah'ın kapısını çalınca yüz bulamaz.
Zahirde görünenler çoğunlukla aldatıcıdır. İyi gibi görünen bir
meyve hormonlu olabilir. Bazen de, kurtlu elma organik ve insan
tabiatı için sağlıklıdır.
Hasılı kelam; Avrupa'dan gelen çikolataların muhteviyatında alkol var mı diye kontrol etmek gibi, batıdan gelen hikayeleri de, kültür ve inanç süzgecinden bi geçirmek gerekir ki; içinde saklı alkolden beter uyuşturucu "kapitalist sübliminal mesajlar" günlük hayatımızı etkileyip, insanlığımızı yok etmesin...