BIST 9.583
DOLAR 32,50
EURO 34,62
ALTIN 2.481,82

Afrin neye gebe!?

Büyük olaylar ve devrimler öncesi sancılı bir dönemin yaşanması sosyoloji biliminin gerçeklerinden birisidir.

Büyük mefkûreler, büyük devletler, büyük idealler; büyük zorluklar ve büyük fedakârlıklar sonrası ortaya çıkmıştır. Selçuklunun kuruluşunda da bu böyledir, Osmanlı’nın kuruluşunda da böyledir.

Büyük olaylar ve devrimler öncesi sancılı bir dönemin yaşanması sosyoloji biliminin gerçeklerinden birisidir.

Millet olarak en son sancılı dönemimizi ve fedakârlıklarımızı Çanakkale Savaşı esnasında yaşadık. Millet olarak seferber olduğumuz bu savaşta erkekler cephede savaşırken kadınlar evlerinde savaşanların işine yarayacak ne varsa; kurşun, silah, giysi, yiyecek hepsini üretip cepheye gönderiyorlardı.

Çanakkale Savaşı’nda ve daha öncesinde nice kereler yaşadığımız bu büyük fedakârlık örneklerini Zeytin Dalı Harekâtı sırasında da müşahede ediyoruz. Kahraman askerimiz cephede düşmana karşı savaşırken Anadolu halkı seferber olup Mehmetçiğe lojistik destek sağlıyor.

Kimi kadınlar ağıldaki koyunlarını keserek Mehmetçiğin yiyecek ihtiyacını karşılarken, bazı kadınlarımız ise atkı, bere, eldiven örüp kahraman askerimize göndermenin yollarını arıyor. Köy meydanlarına kazanlar kurularak asker için çeşitli yemekler yapılıyor. Kazanların başına geçen yaşlı ninelerimiz dualar eşliğinde asker evlatlarına pişirdikleri yemekleri karıştırıyorlar.

Anadolu halkının askeri için yaptığı seferberlik örneklerini tek tek anlatmaya çalışsam bu makalenin hacmi bir kitap kadar olur herhalde. Zaten asıl olan yapılan yardımların miktarı değil, halkın bu seferberliğe katılmış olması.

Yazının burasında tekrar başa dönerek bir tespitte bulunmak istiyorum: Millet ve devlet olarak son yıllarda büyük zorluklarla karşı karşıyayız. Dünyanın tüm şer güçleri adeta üzerimize çullanarak bizi bölmek, parçalamak, yok etmek istiyor.

Tıpkı Çanakkale Savaşı öncesinde olduğu gibi…

Millet olarak bir olma ve var olma kavgası veriyoruz. Tıpkı Çanakkale Savaşı’nda olduğu gibi…

Halk olarak bir seferberlik ilan ettik dualarımızla, yemeğimizle, elbisemizle askerimize sahip çıkıyoruz. Tıpkı Çanakkale Savaşı’nda olduğu gibi…

Millet olarak çektiğimiz bu acı ve sancılar inşallah büyük bir doğumun habercisi. Tıpkı Çanakkale Savaşı sonrasında olduğu gibi...

Kudüs ziyaretini gerçekleştirdiğim günlerde tevafukken karşılaşmış ve tanışmış olduğum Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu hocamın “Kudüs ziyaretinin özü” mahiyetinde söylediği bir sözün manasını tarihsel olarak bakıldığında kadim milletimiz içinde geçerli olduğunu anlıyorum.

“Millet olmak maddede 'direnmek'; manada 'ısrâr' etmektir... Direnmeyen 'toprağını', ısrar etmeyen 'vatanını' kaybeder. İşte bu nedenle madde olmaksızın mana var-olmaz; madde de mana olmadan 'değer' kazanmaz...”

Anadolu insanı kadınıyla-erkeğiyle, çocuğuyla-yaşlısıyla, siyasetiyle-ekonomisiyle, diğer gam ve özveri ile direnmenin ve ısrar etmenin karşılığını alacaktır. Millet olmanın tezahürü sonucunda haklı değerini kazanacaktır.

Tıpkı Çanakkale Savaşı öncesi ve sonrasında olduğu gibi...

Üstat Necip Fazıl’ın Çile şiirinde de söylediği gibi:

Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,

Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,

Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim,

Dev sancılarımın budur kaynağı!

Zeytin Dalı Harekâtı bu milletin tekrar bir olmasına ve diri olmasına vesile oldu.

İnşallah tüm bu sıkıntıların ve acıların sonrasında büyük ve yeni bir doğum gerçekleşecektir.